24 Mart 2020 Salı

Uzay Yarışı: Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri Arasındaki Yarışın Nefes Kesen Hikayesi!

Yüzyıllardır insanların merak konusu olan gökyüzü ve uzay, toplumları bu yönde çalışmaya itti. Uzaya seyahat edebilmenin yolunun roketlerle mümkün olabileceğini zaman içerisinde keşfettiler ve roketin icat edilme süreci de uzay seyahatlerinin tarihi temelini oluşturdu.

Roketlerin Kısa Tarihi

Dolaylı kaynaklara göre ilk roket, basit biçimde barut doldurulan bambu boruları ile ‘ateş oku’ denilen bir şekilde 1045 yılından önce Çinliler tarafından icat edildi. Sonradan 1650 yılında Polonyalı ateşli silah uzmanı Kazimierz Siemienowicz bir roket planının çizimi yaptı.
Çinli askerler, "ateş-ok" dedikleri, barutlu roketlerle çalışan oklar kullandılar.
Çinli askerler, "ateş-ok" dedikleri, barutlu roketlerle çalışan oklar kullandılar.
Gelişmeler 11-18. yüzyıl arasında çok hızlı olmasa da 19. yüzyıla gelindiğinde Avrupa ve Amerika’da roket alanında hızlı gelişmeler yaşandı ve mucitler bu alana katkı sağlamaya girişti. İtalya ve Britanya’da belirli mucitlerin uzaya bir roket gönderme denemeleri kaynaklarda var. Avrupa bu alanda çalışmalar yaparken, diğer ülkeler de farklı yöntemlerle roketlerin gelişimine katkı sağladı. Rus bilgin Tsiolkovsky, 1903 yılında tepkili itme sistemiyle füze sistemleri üzerine çalışmalar sürdürerek günümüzdeki sistemlerin temelini attı. Sıvı hidrojen ve oksijenle çalışan motorun kullanım mekanizmasını çizimlerle aktardı.
Tsiolkovsky tarafından yapılan çizimler
Tsiolkovsky tarafından yapılan çizimler
Smithsonian Institute
20.yy' a gelindiğinde bu gelişime tarihi bir sıralamayla bakacak olursak, gelişmeleri şu şekilde sıralayabiliriz;
  1. Amerikalı fizikçi ve mühendis Goddard 16 Mart 1926 tarihinde Worcester'da ilk sıvı ergollü roketi fırlattı. Bu roket 2,5 sn havada kaldı, 12,5 m'ye yükseldi ve 56 m uzağa düştü. İlk roket motoru tasarımını yaptı.
  2. Alman roketçiliğin kurucusu H. Oberth 1927’de Uzay Yolculuğu Derneğini kurdu. 2.Dünya Savaşı'nda Alman ordusu için V-1 roketlerini, asistanı Braun ile yaptılar. Kendisi ilerleyen yıllarda Apollo projesinde görevler aldı.

Soğuk Savaş ve Uzay Mücadelesi

2. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’na karşı birlik olan SSCB ve Amerika, savaş bittikten ve bazı konularda anlaşmalar sağlandıktan sonra 1947 yılı itibariyle, ideolojileri zıtlıklar içerdiği için ve lider olma politikalarının da etkisiyle ‘Soğuk Savaş’ dönemine girdi. Bu açık bir savaş değildi, daha çok bir prestij meselesiydi. ABD başkanı Eisenhower bu süreçte, "Uzay Yarışı" (İng: "Space Race") terimini ilk kullanan kişidir. Bu mücadele yaklaşık 18 yıl sürdü.
Bu mücadelenin gerçek bir mücadele olup olmadığına yönelik belirsizlikler zaman içerisinde son buldu ve 4 Ekim 1957 tarihinde resmen mücadele başladı. Bu mücadelenin tarihlerine dikkat edildiğinde görevlerin her iki ülke arasında bir satranç oyunu gibi hamleler yapıldığı göze çarpıyor. Bu süreci tarih sırasına göre anlatalım:

Sovyetler'den İlk Hamle

1957 yılında, SSCB tarafından Kazakistan’da bulunan Baykonur Uzay Üssü’nden R-7 roketi ile uzaya gönderilen Sputnik-1 uydusu, 23 gün sonra atmosfere girerek yandı.
3 Kasım 1957 yılında ikinci bir deneme olan Sputnik-2’nin geri dönüş mekanizması yoktu. Uçuşta, Laika adındaki köpek görevliydi.
Laika
Laika
Listverse
Sputnik-2 Dünya yörüngesine oturmuştu ama ateşleme sistemi ve kabinin ısınması sebebiyle Laika hayatını kaybetti. Bu durum sert tepkilere neden oldu. Laika sıcaktan ölmese bile, geri gelemeyecekti. İnsandan önce bir canlının dayanıklılığı test edilmek istendi.
Laika’dan önce Dezik, Tsygan ve Lisa isimli köpeklerle yörünge altı deneme uçuşları gerçekleştirildi. Ayrıntılara buradan ulaşabilirsiniz.

ABD'den İlk Karşı Hamle

Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü (Caltech) tarafından geliştirilen Explorer 1 uydusu 13,3 kg ile 83 kg’lık Sputnik 1’den oldukça küçüktü. Van Allen Radyasyon Kuşakları’nın keşfedilmesini bu uydu sağlamıştı. Bu sırada NASA henüz kurulmamıştı.
Van Allen Radyasyon Kuşakları
Van Allen Radyasyon Kuşakları
Wikimedia
1 Ekim 1958 tarihinde NASA (National Aeronautics and Space Administration) ABD'nin uzay programı çalışmalarından sorumlu olarak kuruldu. NASA adıyla fırlatılan ilk uzay aracı 11 Ekim 1958’de fırlatılan Pioneer oldu.

Karşılıklı Hamleler

Bunu gören SSCB, 1959 yılında Ay’ı hedef alarak sırasıyla Luna 1, Luna 2 ve Luna 3’ü yolladı. Luna 1 Ay yakınlarından geçen ilk nesne oldu ve Güneş yörüngesine oturdu. ABD, Explorer 6 aracı ile 7 Ağustos 1959’da Dünya’nın uzaydan ilk fotoğrafını çekti.
NASA, 1 Nisan 1960 tarihinde TIROS 1 uydusunu fırlatarak, ilk televizyon görüntülerinin gelmesini sağladı. TIROS 1 270 kg ağırlığında alüminyum ve çelikten oluşuyordu. 78 gün boyunca işlev gördü.
1960’lı yıllar Soyuz (uzay aracı) mühendis Sergey Korolyov tarafından tasarlandı ve kurduğu tasarım bürosu SSCB’nin görevlerini gerçekleştirmek için önemli bir etken oldu. Korolyov’un 1966’da kalp krizi ile erken ölmesi SSCB’nin Ay projesini kötü etkiledi.

Sovyetler, Bir İnsanı İlk Defa Uzaya Gönderdi!

Tarihler 12 Nisan 1961’i gösterdiğinde, Vostok 1 uzay mekiği ile Dünya yörüngesine ulaşan ilk kozmonot Yuri Gagarin olmuştu. Dünya yörüngesinde 108 dakikada tam bir tur attıktan sonra başarıyla Dünya’ya geri geldi. Sonrasında birçok görevde yer aldı.
Yuri Gagarin ve eşi
Yuri Gagarin ve eşi
Wikipedia
Yaşanan gelişmelerin üzerine 1961-1963 yılları arasında görevler gerçekleştirecek 7 kişilik pilot ekibi Amerika tarafından askerlerden belirlenerek Mercury Projesi kapsamında çeşitli misyonlarda bulundu. Bu misyonların gerçekleştirilmesi öncesinde maymunlar da görev aldılar.
5 Mayıs 1961’de Alan Shepard yörüngeli uçuş yapan ilk Amerikalı, 21 Temmuz 1961’de Gus Grissom ikinci uçuşu yapan astronot oldu. Kapsül kapakları infilak edince kurtarılamadı.
Başkan John F. Kennedy 25 Mayıs 1961'de federal hükumetin 1960'ların sonuna kadar Ay'a astronot göndermesi için bir proje tasarısı sundu. Bu proje daha sonra Apollo Projesi adını aldı.
11-12 Ağustos 1962 tarihinde Vostok 3 ve Vostok 4 SSCB tarafından fırlatıldı. Bu iki uzay aracı bir gün arayla fırlatıldı. Yörüngede birbirlerine 5 km kadar yaklaşarak uzaydaki ilk insanlı çoklu uçuşu gerçekleştirdi.

Sovyetler, Uzaya Bir Kadını İlk Defa Gönderen Taraf Oldu!

Bilim kadınları toplanın! Çünkü 16 Haziran 1963 tarihinde uzaya bir kadın kozmonot çıktı: Valentina Tereshkova. Vostok-6 ile 2 gün, 23 saat 12 dakika uzayda geçirdi. Dünya’nın yörüngesinde 48 tur attı.
Velentina Tereshkova (En solda da Yuri Gagarin)
Velentina Tereshkova (En solda da Yuri Gagarin)
Wikimedia
1961-1965 yılları arasında Ay yörüngesine çeşitli denemeler gerçekleştiren ABD, 28 Temmuz 1964’ de Ranger 7 ile başarılı bir görev gerçekleştirdi ve Ay yüzeyinin fotoğrafını elde etti.
18 Mart 1965 tarihinde Voskhod 2, uzay aracı ile SSCB kozmonotu Aleksey Leonov 12 dakika uzayda yürüyüş yaptı. Uzay aracına geri dönememesi halinde kullanmak üzere yanında bir intihar hapı götürmüştü, ancak bunu kullanması gerekmedi.
3 Haziran 1965 tarihinde NASA astronotu Gemini uzay aracı ile uzay boşluğuna adımını attı, misyonu 4 gün sürdü ve 66 tur attı, 23 dakika yürüyüş yaptı.
14 Temmuz 1965 tarihinde NASA Jet Propulsion Laboratory tarafından yapılan Mariner 4 uzay aracı Mars yüzeyinin 21 fotoğraflarını çekti. Mariner 3 Mars’a ulaşamazken, Mariner-4, 8 aylık yolculuk sonucu ulaştı.
SSCB’nin Venera sondası 16 Kasım 1965 tarihinde Venüs’den veriler elde etmişti. İki Vega programı aracı ve Venera-Halley sondası dahil olmak üzere, Venera serisinden on adet sonda Venüs'e başarılı inişler gerçekleştirdi ve yüzeyden veri iletti.

Sovyetler, Ay'a İlk Yumuşak İnişi Başardı!

Luna 9, Baykonur Uzay Üssü'nden Molniya roketiyle uzaya fırlatıldı ve 3 Şubat 1966'da Ay'ın yüzeyine yumuşak iniş yapabilen ilk uzay aracı oldu. Luna 10, 3 Nisan 1966'da Ay'ın yörüngesine girdi ve 3 saat sonra Ay çevresinde ilk turunu atarak yörüngeye giren ilk yapay nesne oldu.
Ay Yüzeyinden Çekilen İlk Fotoğraf
Ay Yüzeyinden Çekilen İlk Fotoğraf
Universe Today
2 Haziran 1966’da NASA JPL’de hazırlanarak Ay yüzeyine yumuşak iniş yapan Surveyor 1, 7 Ocak 1967 tarihine kadar görev yaptı. Surveyor 1, ayın yüzeyi ve sıcaklığı hakkındaki verilerin yanı sıra 11.000'den fazla fotoğraf iletti.

Sovyetler, Ay'a İlk Hayvanları Gönderdi!

15 Eylül 1968 tarihinde Zond projesi kapsamında SSCB Zond-5 aracı ile iki adet kaplumbağayı Ay’a gönderdi. Ay'ı dolaşan ve Dünya'ya dönen ilk karasal organizmalardı.
21 Aralık 1968 tarihinde NASA önderliğinde ABD önemli bir adım atarak Apollo-8 uzay aracı ile Frank Borman, James A. Lovell, William A. Anders isimli astronotları Ay yörüngesine ulaştırdı ve Anders tarafından meşhur ‘Dünya’nın doğuşu’ fotoğrafı çekildi.

ABD, Ay'a İlk İnsanları İndirdi!

16 Temmuz 1969 tarihinde Ay görevi kapsamında Apollo 11 uzay gemisi ile yola çıkan astronotlar 20 Temmuz 1969 tarihinde Ay’a ayak bastı. Ay modülü Eagle'da astronot Neil Armstong, Buzz Aldrin ve Michael Collins bulunuyordu.
Apollo-Soyuz Kucaklaşması
Apollo-Soyuz Kucaklaşması
NASA
Aradaki zamanlarda her iki taraftan da birçok başarılı ve başarısız misyon geldi. 1969 yılında ABD ve SSCB Apollo - Soyuz Test Projesi (ASTP) gerçekleştirme görüşmelerine başladı. Bu bir uzay araçlarının kenetlenme projesiydi. ASTP, iki süper gücün bir arada yürüttüğü ilk insanlı uzay uçuşu olduğundan, Uzay Yarışı'nı sona erdiren olay olarak yorumlanmaktadır. Ayrıntılara buradan ulaşabilirsiniz.
Neil Armstrong, o meşhur sözlerle tarihe geçtir:
Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım.
Kaynak:  https://evrimagaci.org/uzay-yarisi-sovyetler-birligi-ve-amerika-birlesik-devletleri-arasindaki-yarisin-nefes-kesen-hikayesi-8376

Kara Veba Salgını Sırasında Doktorlar Neden Garip Gagalı Maskeleri Takıyorlardı?

Yüz milyonlarca insanı yok etme potansiyeline sahip ve durdurulamaz gibi görünen küresel salgınlardan biri olan Kara Veba, kurbanlarını ağrılı şişmiş lenf düğümleri, kararmış cilt ve diğer korkunç semptomlarla etkileyebilmesi sebebiyle bir zamanlar dünyadaki en korkulan hastalıktı.
17. yüzyılda Avrupa'da, veba kurbanı olma tehlikesi altında olan doktorlar, o zamanlardan beri insanın içinde uğursuzluk hissiyatı yaratan bir kostüme bürünmüşlerdi. Kendilerini tepeden tırnağa kapatmışlar ve kuş gagasına benzeyen bir maske takıyorlardı. Gagalı veba maskelerinin ardındaki sebep, aslında bu tehlikeli hastalığın doğası hakkında bir yanılgıydı.
Yüzyıllar boyunca Avrupa'da tekrar tekrar ortaya çıkan bir salgın [Ç.N. ve vebanın en sık görülen formu olan] bubonik vebasının yaşandığı zamanlarda, hastalığın pençesine düşen kasabalar “Veba doktorları” tutmuşlardı. Doktorlar tedavi olarak gördükleri ilaçları zengin-yoksul ayırt etmeden benzer şekilde uyguluyorlardı. Bu hekimler koruyucu olduğuna inanılan karışımları ve veba antidotlarını reçeteleyip, gözlemlerde bulunuyorlar ve hatta otopsiler de yapıyorlardı. Otopsiler sırasında ise bazıları gagalı maskeleri takıyorlardı.
Kostüm, genellikle 17. yüzyılda Fransa kralı XVIII. Louis ya da Fransa kraliçesi Marie de Médici'nin oğlu gibi Avrupa'nın önde gelen asillerinin tıbbi ihtiyaçlarını karşılayan Charles de Lorme'a atfedilir. De Lorme kıyafeti, kokulu balmumu kaplı bir ceket, çizmelere bağlı pantolon, içeri tıkıştırılmış bir gömlek, şapka ve keçi derisinden yapılmış eldivenler olarak tasvir etmişti. Veba doktorları ayrıca, kurbanları dürtmeye ya da onlardan kaçınmaya yarayan bir sopa da taşıyorlardı.
Kafa ekipmanları ise oldukça sıra dışıydı. Doktorlar, gözlük ve burunlu bir maske takıyorlardı. de Lorme şöyle anlatıyor:
Yaklaşık 15 cm uzunluğunda, gaga şeklinde, burun deliklerine yakın konumlanmış ve parfüm kokularıyla doldurulmuş iki deliği bulunuyor. Bu delikler nefes alabilmek için kafi ve aldıkları havayla birlikte gaganın ucuna yerleştirilmiş şifalı bitkilerin de kokusu insanın içine doluyor.
Avrupa'da veba doktorları bu kıyafetleri giydiyse de, görünüm İtalya'da o kadar ikonikti ki, "veba doktoru", profesyonel tiyatronun ilk örneklerinden biri olan İtalyan commedia Dell'Arte ve karnaval kutlamalarının bir parçası haline geldi ve günümüzde dahi hala popüler bir kostüm. 
Şehir karnavalını kutlamak için veba doktoru gibi giyinen Venedikliler. Bu yıl, etkinliğin son iki günü koronavirüs ile ilgili endişeler nedeniyle iptal edildi.
Şehir karnavalını kutlamak için veba doktoru gibi giyinen Venedikliler. Bu yıl, etkinliğin son iki günü koronavirüs ile ilgili endişeler nedeniyle iptal edildi.
Ancak ürkütücü kombin sadece ölümcül bir moda ifadesi değildi, amaç doktoru mikroplu havadan korumaktı. Hastalık yapıcı mikrop teorisi ortaya atılmadan önceki zamanlarda doktorlar, vebanın zehirli hava yoluyla yayıldığını ve insanın ruh halinde ya da bedensel sıvılarında dengesizliğe yol açtığını düşünüyorlardı. Hoş ve keskin kokuların hastalığın yayıldığı bölgeleri dezenfekte ettiği ve koklayan kişileri koruduğu düşünülmekteydi. Bu sebeple, çiçek demeti, tütsü ve diğer kokular o dönemde oldukça yaygındı.
Veba doktorları maskelerini 55'ten fazla bitkiden oluşan bir bileşik olan tiryak ile ve engerek eti tozu, tarçın, mürrüsafi ve bal gibi bileşenlerle dolduruyorlardı. De Lorme, maskenin gaga şeklinin, havanın, doktorun burun deliklerine ve akciğerlerine girmeden önce koruyucu otların kokusuna bürünmesi için yeterli zamanı sağlayacağını düşünmüştü.
Aslında vebanın bulaşması Yersinia pestis adı verilen bakteri yoluyla gerçekleşiyordu. Bu bakteri, hastalık taşıyan sıvı ya da dokulara direkt temasla, hastalığa yakalanmış insanların öksürüğü veya hapşırığı ile etrafa saçılan damlacıkların solunmasıyla ya da pire ısırığı yoluyla hayvanlardan insana geçiyordu.
Üç korkunç veba salgını, çıkış nedenleri henüz açığa çıkarılamadan dünyamızdan geçip gitti. MS 561 dolaylarında günde 10.000 kadar insanı öldüren Justinianus Veba Salgını; 1334-1372 yılları arasında Avrupa'nın üçte birini yok eden ve 1879'a kadar aralıklı salgınlarla devam eden Kara Veba; ve1894-1959 yılları arasında Asya'nın çoğunu harap eden Üçüncü Veba salgını.
Sonuç olarak, veba doktorlarının kıyafetleri ve yöntemleri pek bir fark yaratamadı. Tarihçi Frank M. Snowden şöyle diyor:
Ne yazık ki ilkel veba doktorlarının iyileştirme amaçlı stratejileri, yaşamı uzatmak, acıyı hafifletmek veya bir tedavi etkisi yaratmak için çok az şey yaptı.
Veba doktorları görüntüleriyle hemen göze çarpabilir olsalar da, mikrop teorisi ve modern antibiyotiklerin ortaya çıkışına kadar, kostümleri -maalesef- hastalığa karşı gerçek bir koruma sağlamamıştı.