Bugün, 27 Mayıs'ın 50. yılını idrak etmiyoruz; tam yarım asrın hesabını görüyoruz. Türkiye 50 yıl önce bugün bir gasp olayına sahne oldu.
38 subay bir çete kurup önce bize ait olan devlet iktidarını, sonra onurumuzu ve hukuk içinde yaşama güvencemizi gasp ettiler. Bizi, silahla tanzim edilen bir eşkıya düzeninin içinde yaşamaya mahkûm ettiler. Bugün bu 50 yıllık düzenin tasfiyesi ile uğraşıyoruz. Bu yüzden bir yıldönümü idrak etmenin ötesinde bir hesaplaşmayı bitiriyoruz.
12 Eylül darbesi olduğunda, olan biteni idrak edecek olanlar bugün asgari 45 yaşındalar. 27 Mayıs darbesi için bu yaşı 20 yıl daha ileri almak lâzım. Uğradığımız kazaları, başımıza gelen belaları yeni nesle anlatmak gerekiyor. Bu hesaplaşmayı gelecek nesiller adına yapmak zorundayız.
27 Mayıs sabahı, 38 düşük rütbeli subay, kendi aralarında planladıkları darbeyi icra ettiler. Kritik mevzileri ellerindeki asker ve silahlarla ele geçirdiler. Önce orduyu ele geçirmek için komuta kademesini etkisiz hale getirdiler. Sonra tek tek cumhurbaşkanını ve hükümet üyelerini tutukladılar. 235 generali ve 3000 civarında subayı emekliye sevk ederek, orduyu kontrol altına aldılar. Çevrelerinde devlet kurumlarının ve özel sektörün içinden bir çıkar şebekesi oluşturdular. Yüksek yargıyı elden geçirip hukuka bağlı bütün yüksek yargıçların görevlerine son verdiler. Kendilerine dalkavukluk eden profesör takımına üniversiteyi teslim edip, bilim onuruna sahip olanları üniversitelerden uzaklaştırdılar. Sermaye sınıfı içinde müttefikler buldular. Medyayı kendilerine payanda yaptılar. CHP'ye siyasî uzantıları olarak baktılar.
Sonra ele geçirdikleri iktidarı hem kendileri hem de yandaşları için kalıcı hale getirecek bir düzen tesis ettiler. "II. Cumhuriyet" adıyla yeni bir cumhuriyet kurduklarını ilan ettiler. Halkın seçtiği iktidarları etkisiz ve mecalsiz bırakacak bir anayasa ve yargı düzeni oluşturdular. Bunun için hukuku tepetaklak hale getirdiler. Demokrasiyi delik deşik ederek, halkın tercihlerini peşinen itibarsızlaştırdılar. Bu kadar akıl ve mantık dışı, insan onuruna, halkın irfanına bu kadar aykırı bir düzeni kalıcı kılmak için aka kara dediler, bir toplumu bir arada barış içinde yaşatan her değeri ayaklar altına alıp çiğnediler. Halka küfrettiler, inançlarını aşağıladılar. Aşına, işine göz koydular. İçine girip saklandıkları her kuytu köşeyi dokunulmaz kıldılar.
Bu milletin asaletini, sabrını ve tahammülünü sonuna kadar zorladılar. Yüzlerce yıllık devlet terbiyesine sahip bir halkı, ilkel bir kabile devletinin keyfiliğine ve zorbalığına mahkûm ettiler. Zor sınavlardan alnının akı ile çıkmış bu aziz milleti kültürsüzlüğe, ilkelliğe mecbur kıldılar. Bütün toplumsal dengeleri altüst ettiler. Sonrasında Türkiye'yi bu zorba düzeni devam ettirebilmek için bir kardeş kavgasının içine sürüklediler.
Bu muamelelerin hiçbirini hak etmedik. Bu kadar ilkelliğe ve zorbalığa layık değildik. Ama oldu. Bir kazaya kurban gittik.
Türkiye'nin 50 yıl boyunca yanlış giden her şeyi, tökezlemeleri ve kaybettikleri 27 Mayıs darbesinin eseridir. Bu 50 yılı değerlendirirken, darbe düzeninin bütün olumsuzluklarına ve engellemelerine rağmen halkın başardıklarına saygı ve hayranlıkla bakmak gerekir.
27 Mayıs'ın üzerinden tam 50 yıl geçti. Ve biz bugün hâlâ 27 Mayıs darbesini yapanların tepetaklak ettiği her şeyi yerli yerine yerleştirmekle uğraşıyoruz. Devlete olan güveni yeniden tesis etmek, hukuku tesis etmek ve 72 milyonun eşit ve onurlu vatandaşlar olarak yaşamasını temin etmek, bu düzenin bütün bakiyelerinden kurtulmakla mümkün.
Türkiye 50 yıl önce bir kazaya uğradı. Bir felakete tanık oldu. Bu 50 yıl zor geçti. Sırf bu darbecilerin düzenini sürdürebilmek için çok acıya, çok cefaya tanık oldu. Tecrübe bir milletlin hayatında en değerli şey. Bugün başına çorap örenlerinden hakkından gelecek gücümüz var.
50 yılın sonunda, geriye dönüp bakıp söyleyeceğimiz şu: Biz bu hesabı gördük. 27 Mayıs darbesini yapanlar tarih huzurunda mahkûm edildiler. m.turkone@zaman.com.tr
27 Mayıs 2010, Perşembe