Her ülkenin siyasi ve politik hayatında saklanması gereken operasyonel bilgiler veya sırların saklandığı kozmik dosyalar mevcuttur. Fakat bugün ele alacağımız politik facia, dünyanın süper gücü olarak belirtilen Amerika’nın zirvesinde yaşanmıştır. Büyük diplomat veya siyasi otoritelerin zaman zaman içine düştükleri bu çıkmazlardan kurtulmak için başvurdukları yollar her zaman adil olmayabiliyor. Başkan Nixon, 1969 tarihinde zirvedeki adam olmadan önce 1952 tarihinden itibaren Başkan Dwight Eisenhower’ın 8 yıl boyunca yardımcılığı yapmıştır. Başkanlık için liderlik savaşına giriştiği ilk hareketinde 1960 yılında Demokrat kanatta bulunan John F. Kennedy’e mağlup olmuştur. Fakat Nixon, bu yenilginin ardından Başkanlık hayalinden vazgeçmeyerek kendisini 1968 yılında Cumhuriyetçi cepheden başkan adayı seçtirmiştir. Seçim çalışmalarını emin adımlarla ilerleten Nixon’un rakipleri olan Demokrat cephe adeta yerle yeksan olmuştur. Nixon’un bu büyük zaferi konuşulurken, 17 Haziran 1972 tarihinde yeni bir haberle kamuoyu çalkalanmaya başlamıştı. Demokrat Parti’nin kalesi olarak bilinen Watergate binası esrarengiz bir hırsızlık olayına maruz kalmıştır. (3) (4)
Watergate binası beş kişi tarafından soyuldu iddiası dolaşırken soruşturma çok daha vahimdi. Çünkü hırsızlık için binaya girdikleri belirtilen kişiler, Cumhuriyetçi cephe tarafından finanse edilmekteydi. Zanlıların ifadelerinden sonra gözler Amerika’nın zirvesinde olan Başkan Nixon’a çevrilmiştir. Yapılan haberlerde, binaya giren kişilerin Demokrat Parti’nin gizli belgelerini fotoğraflamak ve telefonlara dinleme cihazı takmak istedikleri belirtilmiştir. Fakat Başkandan olanlarla ilgili bir yalanlama gelmiştir. Bu olaylar yaşanırken basın hırsızlığın perde arkasında duran yolsuzluğun peşine düşmüştür. Özellikle Washington Post’tan Carl Bernstein ve Bob Woodward olayın iç yüzünü sürekli kurcalamışlardır. Hatta olayı bütün çıplaklığı ile açıklamaya çalışırken dışlanmış ve Başkan tarafından yolları tıkanmıştır. Fakat gazetenin editörleri ve sahipleri gazetecilerini sonuna kadar savundukları için olay açıklığa kavuşmuştur. (3) (4)
Gazetecilerin bütün özverili çalışmalarının yanı sıra Başkan Nixon, kendi konuşmalarını paranoyak olarak kaydettirdiği için kendi kendisini ifşa etmiştir. Olayın ardından Başkan’ın bu ses kayıtları dinlendiğinde yolsuzluk zinciri ortaya çıkmıştır. Watergate soruşturmasını aydınlatan en önemli kanıt, Başkan’ın kendi emriyle kaydettirdiği telefon dinlemeleridir. Öyle ki, ses kayıtlarının dinlenmesinden sonra kendi yandaşı olan Cumhuriyetçi cephe dahi Nixon’a sırtını dönmüştür. 1974 tarihinde Başkan Nixon ses kayıtlarını Yüksek Mahkeme’ye sunduktan sonra Watergate olayı ile ilgili ilişkileri ve şantaj iddiaları iyice belirginleşmiştir. Fakat daha sonra yapılan incelemelerde ses kayıtlarından bazılarının silindiği (18 saatlik eksik) anlaşılmıştır. Komplonun arkasından çıkan Amerika Devlet Başkanı Nixon, 8 Ağustos 1974 tarihinde yaptığı Ulusa Sesleniş ile Başkanlıktan istifa edeceğini açıklamıştır. Başkan seçilene kadar pes etmeden savaşan Nixon, Watergate soruşturmasının suçlusu olduğu anlaşılınca bütün kamuoyunun gözünden düşmüştür. Nixon, Başkanlıktan istifa etmesine rağmen sivil olarak suçlamalardan dolayı yargılanabilirdi. Fakat kendisinden sonra gelen Gerald Ford, 8 Eylül 1974 tarihinde Nixon’u affetmiş; fakat bu af ile anlaşma iddialarını arttırmıştır. Hatta bu ittifak iddiaları Gerald Ford’a 1976 Başkanlık seçimleri kaybettirmiştir. Sadece Amerika değil, bütün Dünya bu fiyaskoyu adeta nefesini tutarak izlemiştir. Olaydan 30 yıl sonra Washington Post gazetesine belgeleri sunan “Derin Gırtlak” kod adı ile bilinen kişinin Mark Felt olduğu ortaya çıkmıştır. Kendisine açılan davalardan dolayı bütün varlığı kaybettikten sonra David Frost ile çıktığı program 45 milyon kişi tarafından izlenince ölene kadar kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdürdü. Nixon, 22 Nisan 1994 tarihinde beyin kanaması nedeniyle 81 yaşında hayatını kaybetmiştir. (3) (4)