6 Eylül 2011 Salı

Güya Mimar Sinan, Kanuni'nin sevgili kızı Mihrümah Sultan'a âşıkmış!


Tarih rağbet görmeye başladı ya, ciddi veya gayri ciddi öyle çalımlar atılıyor ki okura, insan hayret uçurumlarının birinden diğerine yuvarlanıyor.

Bir de güya Mimar Sinan, Kanuni'nin sevgili kızı Mihrümah Sultan'a o kadar âşıkmış ki, adına inşa ettiği iki cami de Mihrümah'a duyduğu gizli aşkını ilan ediyormuş vs.

Bütün hikâye mükemmel ama bir tek kusuru var: Gerçek değil! Zira Sinan'la veya Mihrümah Sultan'la ilgili hiçbir kaynakta bu hikâyeyi doğrulayacak bir tek satıra dahi rastlanmaz. Mimarlık tarihçisi dostum Prof. Uğur Tanyeli'nin deyişiyle, bırakın gerçekliğine dair bir ipucunu, dedikodusuna dahi rastlayamazsınız.

Kaldı ki, Mihrümah Sultan'ın 17 yaşında Rüstem Paşa'ya verildiği yıl Sinan, 47 yaşında evli barklı biriydi. Üsküdar'daki ilk cami bittiği tarihte Mihrümah 25, Sinan 55; Edirnekapı'daki cami bittiği tarihte ise Mihrümah 43, Sinan 73 yaşındaydı. Üstelik Sinan, Mihrümah'ın ölümünden sonra 10 yıl daha yaşamıştır ki, hayal gücü kuvveti yazarlarımız Sinan'a "maşuk"unun anısına bir cami daha inşa ettirmeyi kurgulayabilirlerdi. Nasılsa akıllarına gelmemiş.

1) Bir padişah kızını Sinan gibi bir bürokratın bile olsa görme şansı yoktu. Harem, dizilerde gösterildiği gibi bir yol geçen hanı değildi ki, Sinan oraya girip Mihrümah'ı görebilsin! Vahdettin'in kızı Ulviye Sultan'ın İsmail Hakkı Okday'la evlendirilişini hatırlayın, son padişah zamanında bile evlenmeden bir sultanla karşılaşma imkânı bulunamıyordu. Nerede kaldı ki, Kanuni zamanında görebilsin.

2) Mihrümah Sultan'ın gerçek hayatı hastalıklarla geçmiştir.

3) Kaldı ki, Rüstem Paşa gayet kıskanç biriydi. Hanımının hastalıklarından birinde onu erkek doktora muayene ettirmemek için bin türlü yol aramış, ancak çaresiz kalınca İspanyol asıllı saray doktoruna muayene ettirmeye razı olmuştu. Doktorun bile giremediği hareme Mimar Sinan nasıl girecek de, padişahın kızını görecek, ona âşık olacaktı?

4) Sinan'ın her iki camisinde ortaya koyduğu özgün çözümlerin değerini böylesine yüzeye çekmeye kimsenin hakkı yoktur.

Sanırım daha fazla söze hacet yok: Sinan'ın Mihrümah'a âşık olduğu ve iki eserini ona olan aşkını dile getirmek üzere yaptığı yakıştırması, tarihin nasıl yağmalandığına parlak bir misal teşkil eder yalnızca ve bütün değeri de bundan ibarettir vesselam.

Mustafa Armağan
(Zaman, 04.09.2011)