(Fatih'in ölümünden sonra Osmanlı dünyası bir daha İtalya'ya ilgi duymadı.)
Fatih Sultan Mehmed’in ideali Roma İmparatorluğu’nu canlandırmaktı. İtalya seferi başarılı olsaydı Türk kültür ve sanatında büyük değişiklikler yaşanabilirdi.
Malum İtalya bir çizmedir. Çizmenin topuğu Puglia eyaletidir, ucu da Calabria. Güney İtalya’yı Napoli temsil eder. Napoli diliyle, yaşam biçimiyle, fakirliği ve zenginliği ile ayrı bir dünyadır. Kuzeyde ortaya çıkan Lega di Nord (Kuzey Ligi) bugün güneyi ayırmak istiyor, Napoli’nin merkezi olan Campania eyaleti daha güneydekiler ve Sicilya Adası’ndan nefret ediyor ama İtalya’yı asıl İtalya yapan bu bölgedir.
Fatih’in Roma İmparatorluğu ideali
Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul’dan sonra gözünü Roma’ya ve İtalya’ya dikti. İdeali Roma İmparatorluğu’nu canlandırmaktı. Macaristan’a veya Deşti Kıpçak’a (yani Ukrayna steplerine) değil ve hatta Mısır’a değil doğrudan Roma’nın batı kesimine yöneldi.
11 Ağustos 1473’te Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kuvvetlerini yenmiş ve Güneydoğu Anadolu değilse de Doğu Anadolu’nun bir kısmını topraklarına katmıştı. Akkoyunluların süvarisi Osmanlı’nınkinden aşağı kalmazdı; lakin Osmanlı ordusu artık ateşli silahlar düzeniyle çarpışan bir Rönesans ordusuydu. Aradaki rekabeti belirtmeye lüzum yok, bir tek örnek yeter; İstanbul’un fethini Akkoyunluların resmi tarihi olan Kitab-ı Diyarbekriyye -rekabet ve kıskançlığın getirdiği suskunluktan- zikretmiyor gibi.
Herhalde doğudaki bu zaferle asıl hedefe yönelme vakti gelmişti. Otlukbeli Savaşı’ndan tam yedi yıl sonra Fatih’in gözde komutanı Gedik Ahmet Paşa komutasındaki ordu ve donanma İtalyan çizmesinin topuğundaki Puglia eyaletinin stratejik merkezi konumunda olan Otranto Kalesi’ni ele geçirdi. Bugün dahi tarihçilikte Gedik Ahmet Paşa’nın Otranto hâkimiyetinde; efsaneler, abartmalar, karalamalar, kasideler birbirine karışıp sürüp gidiyor. Papalık birkaç gün sonra bu fethi öğrendiğinde Roma tam bir paniğe kapıldı. 1481’de Fatih Anadolu yakasına çıkarak tarihçilerin kalemiyle bilinmeyen bir sefere yöneldi. Aslında hedef belliydi. Gebze sahrasında ölen padişahın orduları muhtemelen ertesi gün Dil iskelesinden gemilerle İtalya’ya doğru yöneleceklerdi. Türkiye tarihçiliğinin en çok “olsaydı” lı konusu budur. Rönesans dünyasının en renkli aydınlarından olan padişah II. Mehmed’in Napoli ve Roma’yı ele geçirmesi, elbette ki Türkiye kültür ve sanat tarihinde bambaşka değişiklikler yaratırdı.
Ağustos ayının Türk tarihi için büyük değişiklikler yaratan bir ay olduğu bellidir. Daha 1444’te Varna Savaşı’nda II. Murad’ın ordularını sıkıştıran ve 1444 Kasımı’nda, II. Murad’ın ordularını az kaldı imha edecek olan ünlü Macar soylusu Hunyadi Yanoş bu savaşta Kral Layoş ve Kardinal Cesarini gibi ölümü tatmadı ama 12 sene sonra aynı gün 1456’da öldü. Hunyadi, büyük komutandı. Haçlı ordularının başkomutanıydı. Otoritesi önünde herkes eğilirdi. Oğlu ise Macaristan kralı olan ve tahta geçen Matyoş Corvinus’tur. Viyana’yı fethetti, Macaristan’ın o gün için özgün bir kuvveti olan kara kartallar ordusunu kurdu ama artan askeri masraflar ağır vergilere, köylü ayaklanmalarına mal oldu ve sarsılan ülkede alınan tedbirlerin hiçbiri 1526’daki Mohaç bozgununu engelleyemedi.
Yeni hayal Viyana oldu
Fatih’in ani ölümüyle, Otranto’ya çıkan Gedik Ahmet Paşa da 13 ay kaldığı İtalya’dan çekilmek zorunda kaldı ve 15. asır Türkünün özlediği gelecek için hayaller kurduğu bu kıtaya bir daha Osmanlı dünyası ilgi duymadı. Batı’daki hayal nokta Viyana oldu. Doğu’da ise Yavuz Sultan Selim, Suriye, Filistin gibi Maşrık Arap ülkelerini ve Mısır’ı fethetti. Kanuni’nin hedefi Macaristan ve Doğu’da da Bağdat oldu. İtalya Osmanlı’nın ilgi alanı dışına kaydı. Bununla birlikte Venedik ve Cenova cumhuriyetlerinin gerilemesi doğudaki toprak kaybı denizci cumhuriyetlerin damarını kesen iktisadi düşüşle başladı, sebebi hiç şüphesiz ki Türk yayılmasıdır.
İlber Ortaylı
(Milliyet, 07.08.2011)