27 Mayıs 2010 Perşembe

[Yassıada'nın karakutusu açılıyor - 1] Cemal Gürsel'in sansürlenen mektubu

Yassıada'nın 46 yıllık sır belgeleri aydınlanıyor
Başbakanlık Yassıada belgeleri tek tek tasnif edilerek kamunun hizmetine sunuldu.

Arşivdeki ilk araştırmayı yapan Zaman, resmî tarihi değiştirebilecek çok sayıda belgeye ulaştı.

46 yıllık sırlar ortaya çıkıyor

27 Mayıs 1960 sabahı radyodaki ses, her zaman haberleri okuyan spikerden farklıydı. Genç bir albay, ordunun yönetime el koyduğunu duyuruyordu. 10 yıllık DP iktidarı sona ermiş, emekleme dönemindeki demokrasi rafa kalkmıştı. O gün Türkiye için, kendi başbakanını asacak bir süreç başlıyordu. Daha önce kimsenin adını duymadığı Yassıada'da yakın tarihin en büyük siyasi davası başladı. Yassıada'yla ilgili çok şey söylendi. Ancak belgelerin diliyle o süreci anlatmak mümkün olmadı. Aradan 46 yıl geçti. Duruşmalara ait tutanakların gizliliği kaldırıldı. Anayasa Mahkemesi'nin elinde bulunan belgeleri teslim alan Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, bunları araştırmacılara açtı. Yassıada belgeleri 3 bin 527 ayrı klasörden oluşuyor. Belge adedi 100 bini geçiyor.

Belgelerin arasından 46 yıllık yanılgıyı değiştirecek bir mektup çıktı. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel, 27 Mayıs darbesinden 24 gün önce Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'e bir mektup vermişti. Bugüne kadarki resmi bilgilere göre, Başbakan Adnan Menderes, ülkedeki gelişmelerle ilgili olarak uyarılıyordu. Bu haliyle Yassıada duruşmalarında okundu; Resmi Gazete'de yayımlandı. Ancak gerçek farklıydı. Mektubun orijinalinde Gürsel, birtakım önlemler isterken ilginç bir talepte bulunuyordu: "Menderes'i halk çok seviyor. Cumhurbaşkanlığına getirilmeli." Ancak bu bölüm kayıtlardan çıkarıldı; devlet kurumlarına bile sansürlü hali verildi. Mektubun değiştirildiği iddiası daha önce Alparslan Türkeş'in anılarında gündeme gelmiş; ancak bugüne kadar mektubun aslını kimse görmediği için bu iddia havada kalmıştı.

Demokrat Parti iktidarı 1960 baharında zorlanmaya başlamıştı. İstanbul Üniversitesi ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerinin çıkardığı olaylar iktidara fatura ediliyordu. DP'liler ise sokak hareketlerini CHP'nin organize ettiğini düşünüyordu. İktidar, olayların ardındaki gerçeğin ortaya çıkartılması için Meclis'te bir Tahkikat Komisyonu kurmuş ve komisyona geniş yetkiler vermişti. Ankara ve İstanbul'da daha sert tedbirler alınması için Örfî İdare kurulmuş; başına askerler atanmıştı. Ancak tüm bu girişimler hükümet karşıtı cepheyi sertleştirmekten başka bir işe yaramadı. DP üzerindeki baskı artıyordu. 3 Mayıs'a gelindiğinde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Gürsel, Adnan Menderes'e takdim edilmek üzere bir mektup yazıp Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'e verdi. Ülkenin içinde bulunduğu durumdan hoşnut olmadıklarını belirten Gürsel, önerilerini 15 madde halinde sıralıyordu. 1. maddede Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın istifa etmesi isteniyordu ve "Cumhurbaşkanlığına Sayın Adnan Menderes getirilmedir. Bu muhterem zatı her şeye rağmen milletin çoğunluğunun sevmekte olduğuna kaniim, bu sevgiden istifade edilerek kırılanların gönülleri alınmalı ve millete yeniden güven telkin edilmeli." deniliyordu.

Ethem Menderes mektubu Adnan Menderes'e iletti. Mektup ne basına sızdırılmış, ne de kabine içinde tartışılmıştı. Cemal Gürsel ise mektuba 'muhtıra' misyonu biçmişti. Aradan bir ay bile geçmeden darbe geldi. Ülkenin idaresi Milli Birlik Komitesi'ne (MBK) geçmiş; 24 gün önce Menderes'e cumhurbaşkanlığını teklif eden Cemal Gürsel MBK'nın başkanı olmuştu. Gürsel'in tabiriyle 'milletin çok sevdiği Menderes' idamla yargılanmak üzere Yassıada'ya gönderilmişti. Radyo ve gazetelerde her gün darbenin haklılığını ortaya koyan haberler yayınlanıyordu. MBK ihtilali meşru göstermek için Gürsel'in Ethem Menderes'e gönderdiği mektubu gündeme getirmişti. Mektup 12 Temmuz 1960 tarihli Resmî Gazete'de yayınlandı. Hem Ethem hem de Adnan Menderes mektubun sansürlenerek yayınlandığını fark etmişti. Çünkü Menderes'i öven, "Cumhurbaşkanı olmalıdır." şeklindeki ifadeler Resmi Gazete'deki mektupta yer almamıştı. Ancak yapılacak bir şey yoktu. Başbakan ve bakanların makamlarındaki her türlü eşya ve evraka el konduğu için bu mektubun aslı da artık ellerinde değildi. Gerçeği ispatlamalarının imkânı yoktu. Yassıada duruşmaları başladığında Gürsel'in mektubu yine gündeme geldi. İstanbul-Ankara olaylarıyla ilgili davanın 4. oturumu devam ederken Mahkeme Başkanı Salim Başol, "Cemal Gürsel size gereken uyarıyı bir mektupla yapmış. Niçin gereğini yerine getirmediniz?" diyerek Menderes'i sıkıştırdı. Mektup okundu. Menderes'le ilgili kısım yoktu. Gürsel'in Menderes'i yücelttiği mektup, mahkeme salonunda devrik Başbakan'ı suçlayan bir metin haline dönüştürülmüştü.


[MEKTUBUN TAM METNİ

Aziz vekilim,

Dün geceki konuşmalarımızdan cesaret ve ilham alarak zatıâlilerine, memleketin huzur ve istikrarı için alınması lazım gelen tedbir ve kararlar hakkında düşüncelerimi arz etmeyi milli ve vatani bir vazife bildim.

Sayın başvekilin açıklamalarını dinledim ve okudum; bunlar da benim düşüncelerimin kabulüne müsait bir zeminin henüz mevcut olmadığı aşikâr olarak belli ise de gene de görüşlerimin sizlere iblağının zaruretine inanıyorum.

Muhterem vekilim, şu hakikatı kabul etsek lazımdır ki, Kayseri hadiseleriyle başlayıp son karar ve feci olaylara kadar devam eden vak'alar vatandaş ruhunda derin tesirler ve hükümete karşı telafisi güç hoşnutsuzluklar yaratmıştır. Hele ordunun talebelere karşı akılsızca kullanılması işin vehametini artırmış, ordu mensuplarında da huzursuzluk ve güvensizlik hisleri belirmiş, korkulan şey olmuş, ordu politikaya karıştırılmıştır.

Sayın vekilim,

Bu ahvâl küçümsenecek, cebir ve şiddetle geçiştirilecek şeylerden değildir. Memleket, hükümet ve partinin düştüğü bu müşkül vaziyeti kurtarmak için sükunetli fakat ciddi ve zecri tedbirler almak lazımdır. Bu tedbirler şunlar olmalıdır:

1. Cumhurbaşkanı istifa etmelidir. Cumhurbaşkanlığına Sayın Adnan Menderes getirilmelidir. Bu muhterem zatı her şeye rağmen milletin çoğunluğunun sevmekte olduğuna kaniim. Bu sevgiden istifade edilerek kırılanların gönülleri alınmalı ve millete yeniden güven telkin edilmelidir.

2. Kabinede iyi kabul edilmeyen ve suihalleri bütün memlekete yayılmış bulunan zevat çıkartılması ve yeni kabine mutlak dürüst, makul zorcu değil, adalet ve şefkat hissi taşıyan zevattan kurulmalıdır.

3. İstanbul, Ankara valileri ve Emniyet müdürleri süratle değiştirilmelidir.

4. Son çıkarılan ve tahkikat komisyonları ihdas eden kanun kaldırılmalıdır.

5. Ankara Örfi İdare kumandanı değiştirilmelidir.

6. Partilerin ocak, bucak teşkilatı kaldırılmalı, sadece vilayet merkezlerinde mümessiller bulundurmalıdır.

7. Parti faaliyetleri azami senede iki defa vilayet merkezlerinde ve mehdut partililerle yapılmalıdır.

8. Mevkuf gazeteciler bir af kanunu ile kısa zamanda tahliye edilmelidir.

9. Son hadiseden tevkif edilen talebeler tedricen serbest bırakılmalıdır, ilim müesseseleri yeniden faaileyete geçirilmelidir.

10. Şimdiye kadar çıkarılan bütün antidemokratik kanunlar tedricen kaldırılmalıdır.

11. Vatandaş, hürriyet ve eşit muamele hakkına mutlak surette riayet edilmelidir.

12. Ordunun mes'eleleri süratle hal edilmelidir.

13. Din istirmacılığından vazgeçilmelidir.

14. Suiistimaller oluyor mu, bilmiyorum; fakat olduğu hakkında umumi bir kanaat mevcuttur ve milletin hükümete karşı itimatsızlığına sebep olmaktadır. Bu gibi kötülüklerin şiddetle bertaraf edilmesi lazımdır.

15. Müstesna zamanlar ve günler haricinde hükümet büyükleri memleket gezilerinde suni büyük vatandaş toplulukları ile karşılaşmalar yapmak usulü kaldırılmalıdır.

Çok muhterem vekilim;

Bu yazdıklarım asla bir parti ve politika mülahaza ve tesiriyle değildir.

Memleketin durumunun bu tedbirlerin alınmasını zaruri kıldığına inandığım için arz ediyorum. Sizlerin vatanperverlik ve vicdanlarınıza hitap ediyorum. Memleketten çok şeyler yaptığımız muhakkaktır, fakat bu da asla kâfi değildir. Bu yapılan işleri müstemleke idareleri de yapar, yapıyor ve yapmıştır. Asıl mühim olan toplumun ruhunda yaşama şevk ve azminin geliştirilmesi, hak ve hürriyet aşkının kökleştirilmesi ve vatandaş idrakinin yüksek ve necip hislerle donatılmasıdır. Olaylar bu yolda olmadığımızı göstermektedir. Talebelerin hürriyet duygusu ile yaptıkları masumane tezahürata karşı, idarecilerin hatası yüzünden kıtalar sevk edilmesi ve onların desteği ile emniyet kuvvetlerinin ilim yuvalarının içine kadar girerek talebeleri profesörleri beraber coplarla ve kurşunlarla tedip etmesi feci bir şeydir.

O hengamede kız talebelerin yürekler parçalayan çığlıklarının analar, babalar ve halk ruhunda onulmaz yaralar açacağını ve açtığını anlamamak, memleketin huzuru bakımından büyük hata olduğuna kaniim. Bizim, gençlerimizde hak, adalet ve hürriyet duygularının gelişmesinden ve kemalinden memnun olmamız lazıl gelmez mi? İstikbali hissiz, duygusuz müstemleke ruhlu, yalnız maddeci bedbaht insanlara mı bırakmak istiyoruz?

Sayın vekilim, maruzatım muhakkak ki, çok mühim ve hatta çok cüretkârânedir. Fakat memleket için, millet için, hükümet ve hatta partimizin selameti için dikkate alınması lazımdır ve hatta çok lazımdır.

Derin ve sonsuz hörmetlerimi sunarım.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal GÜRSEL


TUTANAKLARA GÖRE MEKTUBUN TARTIŞILDIĞI AN

Başkan (Salim Başol): Kara Kuvvetleri Kumandanı bulunan ve halen Devlet ve Hükümet Başkanı olan Orgeneral Cemal Gürsel bir mektup yazmış. 3/5/1960 tarihli bu mektup inkılaptan sonra radyodan yayınlandı ve umumi efkâra bildirildi. Resmi Gazete'nin 12 Temmuz 1960 tarih ve 10549 sayılı nüshasının son safihesinde ilan edilmiştir, neşredilmiştir. Bu mektubu aldınız mı?

Ethem Menderes: Aldım efendim.

B: Ne oldu?

E.Menderes: Düşündüm, müteaddit defalar okudum. O günlerde bundan zarar gelmesi ihtimali suretiyle mektubu ifşaa etmemeyi lüzumlu gördüm. Fakat mektuptaki tekliflerden 1.maddesine ben vasıta olacak değilim. Ancak Sayın Başvekile arz edebilirdim. Ayaküstü Gürsel'den böyle bir mektup gelmiş olduğunu söyledim. Neler var, diye sordu. Birkaç maddesini kendisine söyledim.

B: Ayaküstü?

E.Menderes: Bilhassa 1. maddesini söyledim. Alttan birkaç maddesini okudum. 1. madde mühimdi. Onun üzerine sustu. Adeta lisanı haliyle şimdilik bunun üzerinde durmanın zamanı gelmediği gibi bir hal hissettim.

B: Maddelerden hiçbiri ele alınmış değil. (Salim Başol maddeleri tek tek okuyor. Ancak sürekli bahsi geçen 1. maddede Menderes'i öven kısımlar atlanıp, sadece uyarıcı kısımlar vurgulanıyor.) Demek ki böyle bir mektubu ayaküstü başbakana açabildiniz, o da şimdilik yapılacak bir şey yok dedi. Bu mektuptan kimseye bahsettiniz mi?

E.Menderes: Hiç kimseye efendim.

B: Yazık, bunu yazan daha o vakit üç silahlı kuvvetlerden birinin başıydı. Bence tek başına yazılacak bir şey de değil. Çünkü gayet mühim ve tehlikeli. (Adnan Menderes'e dönerek) Peki siz bu mektup hakkında ne muamele yaptınız?

A.Menderes: Bu mektubu şimdi dinliyorum beyefendi.

B: Hiç göstermedi mi?

A.Menderes: Hayır beyefendi. Yalnız Gürsel Paşa'dan bir mektup aldığını söyledi... Bu metni aynen görmüş olsaydım..

B: O vakit lüzum hissetmemişsiniz, şimdi hayati olduğu anlaşılıyor. Hisleri şifahi olarak açmak var, bir de kâğıt üzerine dökmek var. Kâğıt üzerine dökünce ehemmiyet peyda eder.

A.Menderes: Beyefendi nasılsa gafletime gelmiş, ben bunu okumadım. Bu haliyle asla ve kat'a bana anlatılmış değildir.

B: Diğer arkadaşlarınız duymadı mı?

A.Menderes: Hayır beyefendi ayak üzeri konuşuldu.

B: İnkılaptan 24 gün evvel alınmış bir yazı, ehemmiyetli. Peki, münderecatına vukuf peyda etseydiniz ne yapardınız? Böyle bir mektup geldiği halde arkadaşlarınızla paylaşmamanız fahiş bir hata.

A.Menderes: Ehemmiyetli bir mektup olduğunu bilseydim elbette çeker alırdım.


Aydın Menderes: 'Mektubun ortaya çıkması en büyük arzumdu'

Orgeneral Gürsel'in mektubunun sansürlendiğinin ortaya çıkması en çok Adnan Menderes'in oğlu Aydın Menderes'i sevindirdi. Tarihî bir gerçeği aydınlattığı için Zaman'a teşekkür eden Menderes, en büyük arzusunun gerçekleştiğini söyledi. Menderes, şöyle devam etti: "Tarihe ışık tutacak son derecede önemli bir belge gazeteniz aracılığıyla ortaya çıkarılmıştır. Mektubun 27 Mayıs'tan sonra değiştirildiği birinci derece tanıkların beyanlarıyla biliniyordu. Ancak mektubun aslı ortada yoktu. Şimdi mektup orijinaliyle karşımızda durmaktadır. Darbecilerin tarihî belgeleri tahrif ederek, milletine yalan söyleyerek işe başladığını bütün çıplaklığıyla göstermektedir. Artık kimse bu mektup değiştirilmiş iddiasını görmezlikten gelemez. Bu önemli belgenin 27 Mayıs'ı yeni bir boyuta taşıyacağı kesindir. Tarih yazımını değiştirecek yeni bir belgeyle karşı karşıya gelinmiştir. Kendim tatmin olmak için değil ama bu gerçeğin tam olarak ispat edilmesi ve gerçek deliline kavuşması için böyle bir belgeye ulaşılması en büyük arzumdu. Bunu işittiğim vakitte çok büyük bir heyecan ve memnuniyet duydum."

Menderes'in avukatı Talat Asal da Zaman'ın tarihî bir görevi yerine getirdiğini kaydetti. Asal, şöyle dedi: "Bu mektubun orijinal halini ortaya çıkarmış olmanız tarihî bir öneme sahip. Mektup yıllarca sansürlü haliyle takdim edildi ve o şekilde değerlendirme yapıldı. Aslının bulunmuş olması gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Rahmetli Adnan Menderes mektubun kendisiyle ilgili olan kısmını biliyordu. Ancak bu mektup tahrif edilmiş haliyle okunduğu için bir şey demedi. Çünkü oradaki şartlar farklıydı. Bunu ispat edebileceğiniz bir durum yoktu. Söylemesi de bir şey değiştirmeyecekti. Ayrıca Celal Bayar'la ters bir duruma düşmenin uygun olmayacağını düşündü. Ancak bu mektup sansürlenmeden okunsaydı durum çok farklı olurdu.

09 Eylül 2006, Cumartesi
http://www.zaman.com.tr/dizi.do?dizino=5