Zaman'ın 5 gün boyunca yayınladığı Yassıada belgeleri, 27 Mayıs ihtilali ve sonrasındaki sürecin üzerindeki örtüyü kaldırdı. Gizliliği 46 yıl sonra kaldırılan mahkeme tutanakları ve yazışmalar, birçok tarihi olayı gün yüzüne çıkardı. Bunlardan biri, Türkiye'nin telekulakla 56 yıl önce tanıştığı gerçeğiydi.
Demokrat Parti iktidara gelir gelmez Başbakan Adnan Menderes'i dinlemek için PTT bünyesinde kurulan özel birim, günümüzde de gündemden düşmeyen 'telekulak' olayının ne kadar eskiye dayandığını gözler önüne seriyor. Başbakan, cumhurbaşkanı ve bakanların dinlenmesini yorumlayan
eski istihbaratçılardan Mahir Kaynak, bunu nedenini devlet içindeki keskin ayrılıklara bağlıyor. Kaynak, "Devlette birbirine güvenmeyen yapılar olduğu için dinleme yapılıyor. Adnan Menderes döneminde de bu oldu. Ne gereği var? Oturup konuşmak dururken." tepkisini yapıyor. Eski İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, gerek Menderes döneminde gerekse şimdi yapılan dinlemenin arkasına ve önüne bakmanın önemine işaret ederken, eski Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz "Bir devlet reisinin dinlenmesi ayıp ve suç teşkil eder." ifadelerini kullanıyor. İnsan Hakları Derneği Başkanı Yusuf Alataş, yasal olmayan çalışma için 'ürkütücü' yorumunda bulunuyor. Hukuk ve Yaşam Derneği Başkanı Nurullah Albayrak ise yapılanı hiçbir akla mantığa sığdıramadığını vurguluyor.
Araştırmacılara açılan Yassıada arşivindeki belgelere göre DP'nin 1950 yılında iktidara gelmesiyle birlikte PTT içinde özel bir dinleme birimi oluşturulmuş. Kime bağlı çalıştığı konusunda bilgi verilmeyen birim, cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanların konuşmalarını 'temin etmiş'. Eski MİT mensubu Mahir Kaynak, böyle bir şeye neden ihtiyaç duyulduğunu izah ederken, toplumdaki güven eksikliğine dikkat çekiyor. Özellikle devlette birbirine güvenmeyen yapılar olduğu için dinlemenin yapıldığını düşünen Kaynak, 'dinlemeyi kesin, yapılmayacak' demenin hiçbir anlamının bulunmadığını savunuyor. Kaynak, sorunun temeline inilmesi gerektiğini, aspirin vermekle bünyenin iyileşemeyeceğinin altını çiziyor. Ardından şu tavsiyeyi yapıyor: "Dinleme, devlet tek ve bütün olursa biter."
Tantan: Yasal altyapıda eksiklikler var
Eski İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, gerek Menderes dönemindeki gerekse bugünkü telekulak hadiselerinin arkasına ve önüne bakılmasını istiyor. Dinlemelerin yasal altyapısının nasıl düzenlendiğinin iyi analiz edilmesi gerektiğine dikkat çeken Tantan, kanunsuz uygulamaların tek karşılığının ceza olduğunu belirtiyor. Bu konuda önemli eksikler bulunduğunu kaydeden Tantan, "Bu altyapı neden yok; ayakları yere oturmuyor. Neden kimseyi memnun etmiyor?" sorularını yöneltiyor.
Enis Öksüz: Dinleme hukuk çerçevesinde yapılmalı
Eski Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz ise dinlemenin istihbarat birimleri açısından son derece önemli olduğuna işaret ediyor. Ancak bunun hukuk çerçevesinde ve en son noktada yapılması gerektiğinin altını çiziyor. Öksüz, şöyle devam ediyor: "Gönül ister ki hiç olmasın; ama meleklerle yaşamıyoruz. İllegal dinlemenin de olduğunu düşünüyorum. Bu da engellenemez. İşte ortaya çıkıyor. Devlet içinde dinlemeler var. Bu hep olacaktır. Bu hiç bir zaman bitmeyecektir. Ben Ulaştırma Bakanı olduğum ilk gün 'telefonumu herkes dinleyebilir' dedim. Kimseden bir şey saklamıyorum. Çok şeffafım. Şimdi de dinlense umurumda değil. Ama keşke olmasa."
Ürkütücü, kabul edemiyorum
İnsan Hakları Derneği Başkanı Yusuf Alataş da bir başbakanın dinlenmesini 'ürkütücü' tabiriyle yorumluyor. Bunu kabul edemediğini aktaran Alataş, yasal olmayan uygulamaların hâlâ devam ettiğini hatırlatıyor. Alataş, "Askeri otoritenin sivil otoriteye güvenemediğinin bir göstergesi bu. Başbakanı dinlemek ne demek? Milyonlarca kişi oy vermiş. Gönül vermiş, güveniyor. Birileri güvenmiyor." diyor. Yusuf Alataş, dinlemenin yasayla değil demakrotikleşme ve şeffaflaşmayla çözüleceğini savunarak, şu ilginç anekdotu aktarıyor: "Dernekte bir konuyla ilgili ertesi gün basın açıklaması yapalım diyoruz. Kimsenin haberi yok. Bir saat sonra emniyet arıyor: 'Başkanım ne zaman açıklama yapacaksınız' diye. Biz kimseye söylemedik siz nereden duydunuz, diyoruz. Cevap yok. Her an biz de dinleniyoruz."
Akla ve mantığa sığdıramıyorum
Hukuk ve Yaşam Derneği Başkanı Nurullah Albayrak, hadiseyi hiçbir akla mantığa sığdıramadığını söylüyor. Devlet içinde kendilerini ülkenin koruyucusu olarak gören illegal yapıların bulunduğunu iddia eden Albayrak, dinlemenin bu seviyelere kadar inmesinin devletin önce kendisine sonra milletine olan güvensizliğiyle açıklanabileceğiyle ifade ediyor. Albayrak, dinleminin ancak ve ancak çok büyük suç örgütlerinin takibinin yapılmasında yine legal çerçevede olabileceği gerektiğini kaydediyor.
Araştırmacılara açılan Yassıada arşivindeki telekulak kayıtlarının bir bölümü 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından talep üzerine mahkemeye gönderilmiş. Yassıada'daki Soruşturma Kurulu, Ankara Telefon Müdürlüğü'ne bir yazı yazarak, cumhurbaşkanı ve başbakan başta olmak üzere birçok bakan ve milletvekilinin telefon görüşmeleri hakkında bilgi istemiş. Cevabî yazısında mahkemenin talebini yerine getiren PTT, 29 Nisan-3 Mayıs 1959 tarihleri arasında dinlemesi yapılan telefonlardan kimlerle ve ne kadar konuşulduğuna dair bir listeyi de teslim etmiş. PTT'nin 15 Aralık 1960 tarihinde Soruşturma Kurulu'na gönderdiği cevabi yazıda şu ifadeler yer alıyor: "Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinden bir müddet sonra hususi bir pozisyon tefrik ettirilmiş ve cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanların konuşmaları grup şef ve yardımcıları tarafından temin edilmiştir... Bahis konusu konuşmaları temin eden ve konuşmaların aksaksız olarak devam etmesi için arada sırada araya girerek dinlemede bulunan grup şef ve yardımcılarının ad ve soyadları ikinci listede sunulmuştur." PTT, 29 Nisan-3 Mayıs 1959 tarihleri arasında dinleme yaptığı telefonlarla ilgili bir listeyi de mahkemeye teslim etmiş.
KAYNAK:http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=346160&title=yassiadanin-karakutusu-aciliyoryansimalar-2-menderesin-dinlenmesinin-sebebi-devlet-icindeki-guvensizlik