Zaman'ın Yassıada arşiviyle ilgili yazı dizisi geniş yankı uyandırdı. Menderes'in idamıyla sonuçlanan sürecin tanıkları ve uzmanlar, belgelerin resmî tarihi değiştirecek nitelikte olduğunu belirtti. ●Belgeleri görmek için tıklayın
İhtilal mahkemesinin kararıyla babasını kaybeden Aydın Menderes, vesikaların titizlikle incelenip gün yüzüne çıkartılmasının büyük başarı olduğunu kaydetti. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel'in sansürlenen mektubuna özel önem veren Menderes, tarihçilerin yayınlanan belgelere gereken ilgiyi göstereceklerini ifade etti. Yassıada'da Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın avukatlığını yapan eski Meclis başkanlarından Hüsamettin Cindoruk, yazı dizisinin o dönemi yorumlamak isteyen herkes için iyi bir başlangıç olacağını söyledi. Zaman'ı kutlayan Cindoruk, ihtilal mahkemesinin tarihe ve demokrasiye zarar verdiğinin ortaya çıktığını vurguladı. Milliyet Gazetesi adına Yassıada duruşmalarını izleyen gazeteci-yazar Çetin Altan, Cemal Gürsel'in darbeden 24 gün önce Savunma Bakanı Ethem Menderes'e gönderdiği mektupta sansür yapıldığına ilişkin belgenin çok etkileyici olduğunu kaydetti. Altan, şöyle konuştu: "Mektupta üç satırın çıkartıldığını ve bunların çok önemli cümleler olduğunu gördük. Demek ki gerçek tarihi öğrenemeden gidiyoruz. Bizim de izlediğimiz, bizim de işlediğimiz konularda yeni şeyler ortaya çıkıyor. Kim bilir hangi gerçekleri bilmeden, dönemeç noktalarının gerçek fotoğrafını bilmeden gidiyoruz." Tarihçi İsmet Bozdağ da diziyi 'tarihe hizmet' sözleriyle değerlendirdi. Demokrat Parti'nin ardından kurulan Adalet Partisi'nin eski Genel Başkan Yardımcısı Sadettin Bilgiç ise mahkeme başkanı Salim Başol'un tavırları üzerinde durdu.
Yassıada Mahkemeleri'nin tutanakları üzerindeki gizliliğin kalkmasıyla birlikte tarihi gerçekler gün yüzüne çıktı. Zaman'ın ulaştığı belgeler, cuntacıların vesikalar üzerinde nasıl tahrifat yaptığını bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. Belgeler, resmi tarihi de tartışmaya açtı. Dönemin yakın tanıkları ve tarihçiler, şimdi 27 Mayıs'ın tarihinin yeniden yazılmasını talep ediyor. Çalışmayı beğeniyle takip eden Adnan Menderes'in oğlu Aydın Menderes, duygularını "Zaman Gazetesi'nin, bütün gerekli önem ve özeni göstererek yaptığı neşriyatı candan kutluyorum." sözleriyle dile getirdi.
Menderes, Yassıada'yla ilgili vesikaların sadece bir dönemin gizli bırakılmış yönlerini açığa çıkartmadığını, yakın tarihi yeniden değerlendirmeye yol açacak ölçüde önemli olduğunu anlattı. Özellikle Cemal Gürsel'in mektubuna dikkat çeken Menderes, şöyle devam etti: "Görüldüğü gibi o dönemin muhalifi, muvafıkı Adnan Menderes'in dürüstlüğü, iyi niyeti ve memleket için verdiği hizmetlerin büyük önemi hakkında ortak bir kanaat sahibidir. Ancak 27 Mayıs'tan itibaren Adnan Menderes tek hedef haline getirilmiş ve her şeyiyle yok edilmek istenmiştir. Bu hem acı hem de ilginç gelişme karşısında tarihçilerin ve araştırmacıların gereken ilgiyi göstereceklerine inanıyorum. Ayrıca açıklanan vesikalar bir devlet adamı için meziyet olarak kabul edilecek hususların bile suçlama aracı yapıldığını göstermektedir. Yine Adnan Menderes'in bu belgelerin açıklanmasıyla ortaya çıkan Eyüpsultan'la ilgili imar faaliyetlerinin ve düşüncelerinin öğrenilmiş olması da o döneme ve Menderes'in kimlik ve kişiliğine ışık tutacaktır. Bu vesikalarda başta Adnan Menderes olmak üzere Yassıada'da bulunanlara reva görülen muamelelerin insafsızlığını da bütün açıklığıyla ortaya sermektedir."
Aydın Menderes, dizinin son gününde yayınlanan Rüştü Erdelhun Paşa'yla ilgili tespitleri de yerinde buldu. Paşa'nın cenazesine katıldığını bildiren Menderes, "Gerçekten de Türk Silahlı Kuvvetleri merhum Rüştü Erdelhun'un cenazesini büyük bir hürmetle ve eski bir genelkurmay başkanı olarak kaldırdı. Üstelik 12 Eylül iradesinin hakim olduğu bir dönemde. Ondan kısa bir süre önce 27 Mayıs'ta yapılan bayram kutlamasının da Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ortadan kaldırılmış olduğunu düşünürsek Silahlı Kuvvetler'in 27 Mayıs'ı olumlu bulmayan tavrı açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır." ifadelerini kullandı.
Artık bu dönem yeniden araştırılmalı
Eski Meclis başkanlarından Hüsamettin Cindoruk, Yassıada duruşmalarının ardından idam edilen Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın avukatıydı. Yassıada Mahkemeleri'nde yaşananlara tanıklık eden Cindoruk, Zaman'ın yazı dizisinin o dönemin yeniden yorumlanması için bir başlangıç oluşturması temennisinde bulundu. Cindoruk, şunları kaydetti: "Yazılardan dolayı gazeteyi kutluyorum. Yassıada duruşmalarıyla ilgili bir bölümün açığa çıkması çok önemli. Çuvallar dolusu evrak bilimsel yöntemlerle de incelendiğinde o mahkemenin tarihimize ve demokrasiye verdiği zararlar ortaya çıkacaktır. Yassıada'da aslında bir mahkeme yoktur, hukuksal bir iddianame yoktur ve hukuki değerlere uygun bir karar da yoktur. Orada mahkeme sadece ve sadece cuntanın meşruluğunu tescil etmek için görev yapmıştır. Açıkça taraflı bir mahkemedir."Rüştü Erdelhun Paşa'nın demokrasi ve sivil otoriteye saygısını da değerlendiren Cindoruk, "27 Mayıs'ı Silahlı Kuvvetler değil, silahlı subaylar gerçekleştirdi." tespitini yaptı. Ardından ekledi: "Çok değerli bir genelkurmay başkanını aşağıladılar, yargılayıp idama mahkum ettiler; ki o Erdelhun istiklal madalyası taşıyordu. Milli Mücadele'nin kahramanlarındandı. Vatarseverdi; ama onu da vatan hainliğiyle suçlayıp idamla yargıladılar. O ihtilali yapan subaylar önlerini açmak için bunu yaptılar. 5 bin subayı emekliye sevk ettiler. Çok değerli 200'ün üzerindeki generali emekliye sevk ettiler. Bir iç hesaplaşma gerçekleştirdiler aslında. Bu ihtilalin yapılmasında ve bu mahkemenin kurulmasında silahlı subaylarla üniversitemizin işbirliği de açıkça ortadadır. Büyük hukuk profesörü sandığımız insanlar bu cuntayı yargılamaya, yapay bir hukuk ortaya koymaya ve ülkenin değerli devlet adamlarını idam etmeye, onurlarını kırmaya ve demokrasimizin temeli olan partileri kapatmaya kadar yönlendirildiler."
Altan: Yeni şeyler öğrendik
Yassıada belgeleriyle ilgili yazı dizisini ilgiyle takip eden isimlerden biri de Türk basınının usta kalemlerinden Milliyet Gazetesi yazarı Çetin Altan. Yassıada'daki duruşmaların tamamını izleyen Çetin Altan, "Dizide ortaya çıkarttığınız belge ve bilgiler bize bile yeni şeyler öğretti." dedi. Altan, özellikle Cemal Gürsel'in mektubunda sansür yapıldığına ilişkin belgenin çok etkileyici olduğunu vurguladı. Altan'ın görüşü şöyle: "Mektuptan üç satırının çıkartılmış olduğunu ve bunların da çok önemli cümleler olduğunu gördük. Gerçekten tarihi öğrenemeden gidiyoruz demek ki. Bizim de izlediğimiz, bizim de işlediğimiz konularda yeni şeyler ortaya çıkıyor. Kim bilir hangi gerçekleri bilmeden, dönemeç noktalarının gerçek fotoğrafını bilmeden gidiyoruz. Hepimizin kaderini ilgilendiren konular bunlar ve bunlardan bizim de haberimiz yok doğrusu. Bazılarını bu vesileyle görmüş olduk; ama belki de bir kısmından hiç haberimiz bile olmayacak. Maalesef resmi görüşü yazanlar kendi işlerine gelen görüşleri yansıtıyorlar."
Olumsuz hava darbeden sonra da devam etti
Adalet Partisi eski Genel Başkan Yardımcısı Sadettin Bilgiç ise Mahkeme Başkanı Salim Başol'un tavrına dikkat çekti. Başol'un tutanaktaki sözlerinin Yassıada'da başından beri adil bir karar çıkmayacağını ortaya koyduğunu ifade eden Bilgiç, şöyle konuştu: "Bu baskı sadece mahkemedekilere has bir durum da değildi. Darbeden çok sonraları bile bu olumsuz hava herkese tesir etti. Demokrat Partiliyim demek bile suçtu. Böyle diyenlere takibat yapılıyordu. Her yerden suç duyurusu yapılarak baskı altında bırakılıyorduk bizler de. DP'lilere 'düşük kuyruk' adı takıldı. Halk Partisi kendi iktidarları dışında başka bir partiyi iktidarda görmeyi hazmedemedi. 27 Mayıs'tan sonra fikirler bastırıldı. 1961 Anayasası'na karşı "Hayır'da hayır var" demeyi bile suç saydılar. Türkiye'nin büyük kısmı demokrasiyi benimseyememiştir bu darbeler yüzünden."
İsmet Bozdağ: Belgeleri yayınlamak tarihe büyük hizmet
Tarihçi yazar İsmet Bozdağ, Yassıada konusunun şu ana kadar hiç kurcalanmamış bir konu olduğunu belirtirken, mahkemelerin arka planının aydınlatılmasına büyük ihtiyaç olduğunu söyledi. Zaman'da yayınlanan dizinin bu ihtiyacın karşılanmasına kapı araladığını vurgulayan Bozdağ, "Yassıada'da yaşananlar çok konuşulmasına rağmen bu ölçüde detaylar bilinmiyordu. Cemal Gürsel'in mektubunun orjinalinin ortaya çıkması da önemli hadise. Belgenin yayınlanmasıyla yapılan tarihe bir hizmettir." dedi.
Emekli askerler: Paşa haklı, ordu siyasete karışmamalı
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun'un siyaset-asker ilişkisine yönelik görüşleri geniş yankı buldu. Emekli paşalar, Erdelhun'un görüşlerine katılarak, siyaset-asker ilişkisinin anayasal sınırlar içinde olması gerektiğini dile getirdi. Erdelhun, notlarında; "Ordunun görevi memlekette huzuru temin etmektir. Ordu, millet otoritesine dayanan hükümetin icraatına mani olmamalı. Hükümet-i reddiye yapan askerlerin not edilmesi ve hareketlerine mani olunması gerekir. Parti mücadelesine ordu karışmamalı." diyor. Emekli askerlerin konuyla ilgili görüşleri şöyle:
Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu: Demokratik bir ülkede yaşıyor ve demokrasiye inanıyorsanız, TBMM ve onun kabul ettiği hükümet, siyasi otoriteyi teşkil eder. Dolayısıyla hükümet ve TBMM'nin aldığı kararlar her şeyin üzerindedir. Ordu-siyaset ilişkilerini bu temele oturtmak lazım. Ordunun siyaseten görüş belirtmesi, tutup aşağı indirmekle ya da tehditlerle olmaz. Belirli platformlarda düşünce ve tavsiyelerini dile getirmek şeklinde yapmalı bunu ordu.
Emekli Tuğgeneral Atilla Başaran: Herkes Anayasa'daki sınırlar içinde hareket etmeli. Her kurum ve kuruluşun Anayasa ve yasalarda belirlenen görevi, sorumluluğu ve konumu bellidir zaten. Ve herkes yasal sınırlar içinde kalmak zorundadır.
Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi: İhtilaller hem ülkeyi hem orduyu zayıf düşürüyor. 1950'den sonra devlet iki başlı bir yönetim görüntüsüne girdi. Milli iradeye bütün devlet organizması tabi olsa, bizim bugün dünyada ve bölgede etkinliğimiz artar. Hem ülke hem yönetim huzurlu olur. Ahmet Dinç - Ankara
Hukukçulara göre, Yassıada mahkeme değil, askerî organ
Yassıada'daki darbe mahkemesi, 3 idam, 12 müebbet hapis ve yüzlerce kişiye hapis cezası verdi. Zaman'da yayımlanan belgelere göre Mahkeme Başkanı Salim Başol, Başbakan'a ve bakanlara "Susmazsanız sustururum. Oturun yerinize. Kes deyince kesmezseniz kestirmesini bilirim. Kısa kes, az konuş. Boş laf dinleyecek vaktim yok." gibi azarlayıcı ifadeler kullanıyordu. Hukukçular, bu mahkemeyi hukuki bulmuyor. Siyasi ve askerî bir organ olarak değerlendiriyor. Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, adil yargılanma ilkesinin açık bir şekilde ihlal edildiğine dikkat çekiyor. Emekli Hakim Albay Ümit Kardaş, "Bir güce bağlı olan, özel olarak kurulan ve önyargılı şekilde hareket eden bir organa mahkeme denemez." ifadesini kullanıyor.
AİHM'ye başvurulsaydı Türkiye mahkum olurdu
47 yıl sonra açılan belgeler Yassıada'daki mahkemenin işleyişini tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, olağanüstü mahkeme olarak nitelendirdiği Yassıada Mahkemesi'nin kuruluşunun ve yargılama biçiminin hukuka aykırı olduğunu söylüyor. Bu mahkemenin ceza hukukunun en temel ilkelerinden biri olan doğal yargıç ilkesine aykırı olduğunu vurgulayan Selçuk, adil yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini kaydediyor. Selçuk, Yassıada'nın yargı tarihi açısından kötü bir örnek olduğunun altını çizerek şöyle devam ediyor: "Hem kuruluşu hem yargılama biçimi hem de kararların verilişi açısından incelendiğinde adil yargılanma ilkesinin açık bir şekilde ihlal edildiği görülmektedir. Bu bakımdan benzer yargılamaların tekrarlanmaması için önemli bir ders olduğu kanısındayım. Ben o dönemde görev yapsaydım böyle bir mahkemede görev almazdım. Orada verilen kararların hukuki tabanı da yanlıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru imkanı olsaydı Türkiye adil yargılanma hakkı açısından mahkum olurdu."
Emekli Hakim Albay Ümit Kardaş, Yassıada Mahkemesi'nin suç işlendiği iddia edilen tarihten sonra kurulduğu için doğal yargıç ilkesine aykırı olduğuna dikkat çekiyor. Mahkeme Başkanı Salim Başol'un "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor" şeklindeki ifadesinin mahkemenin hukuki açıdan ne kadar sakat olduğunu gösterdiğini söyleyen Kardaş, "Bir güce bağlı olan, özel olarak kurulan ve önyargılı şekilde hareket eden bir organa mahkeme denemez." diye konuşuyor. Kardaş, Başol'un sanık ve tanıklara karşı takındığı azarlayıcı ve aşağılayıcı tutumun son derece yanlış olduğunu belirterek yüksek kürsüde oturmanın hakime, suç işlemiş bile olsa kimseye hakaret etme ve aşağılama hakkını vermediğini dile getiriyor. Murat Aydın, Ankara
Menderes'in avukatı: Beni mahkemeden atıp askere aldılar
Yassıada duruşmalarında Adnan Menderes'in avukatlığını üstlenen Talat Asal, 47 yıl sonra açılan belgelerle gün yüzüne çıkan baskıları bizzat yaşamış. Mahkeme Başkanı Salim Başol'un sert tavırlarına en çok muhatap olanlardan biri. Asal, Yassıada duruşmalarının hukuk tarihinde görülmemiş bir olay olduğunu vurguluyor. Mahkemenin tutumuyla ilgili yayınlananların daha fazlasına maruz kaldıklarını dile getiren Asal, kendisinin bir duruşmada salondan yaka paça atılışını şöyle anlatıyor: "İmar davası sırasında şahit olarak gelen umum müdürü bir konuşma yapıyordu. Soru sormama müsaade etmedi Başol. 'Soracağım, sormayacaksın' tartışmasından sonra beni dışarı attı mahkeme başkanı. Ertesi gün beni 'askerlik yapmadı' diye askere aldılar. Halbuki böyle bir durum yok. Ben askerliğimi 31. Piyade Alayı'nda yedek subay olarak yapmıştım. İşte hep böyle komediydi." Sanıkların avukatlarla görüştürülmemesi için her türlü yola başvurulduğunu anlatan Asal, "Hiçbir şekilde müdafaa hakkı verilmedi. Benim Adnan Menderes ile ilgili 10 davam vardı ve bunun için bize tanınan süre yarım saatti. Bazı sanıkların tek davası vardı; ancak onlar da bizim gibi müvekkili ile yarım saat görüşüyordu. Haysiyetsiz, insafsız ve hayırsız bir sistemdi." yorumunda bulunuyor. Özellikle üç davanın tamamen ciddiyetten uzak olduğunu vurgulayan Talat Asal, bugünlerde 'don', 'cımbız' ve 'köpek' davasını karikatürize eden bir kitap hazırlıyor.
09 Eylül 2006, Cumartesi
KAYNAK:http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=346141&title=yassiadanin-karakutusu-aciliyor-yansimalar-1-belgeler-isiginda-27-mayis-tarihi-yeniden-yazilmali