28 Haziran 2011 Salı

Hollandalılar lale yüzünden intihar bile etmişlerdi


Hollandalılar 17. yüzyılın başlarında lale çılgını olmuşlar, bu yüzden intiharlar ve iflaslar yaşanmıştı.
Sadece Erzurum Karayazı'da yetişen bir tür ters lale olan çiçeğin son kalan 57 adet soğanını sökerek yurtdışına götürmeye çalışan 2 Hollandalı birkaç gün önce sınırda yakalandı. İşin ilginç tarafı bugün dünyanın en büyük lale üreticisi olan Hollanda'ya lale 16. yüzyılda İstanbul'dan gitmişti.

Her yerde lale kullanıldı
Lale ilk olarak Asya'da ortaya çıktı. Kervanlarla ticaret yolları boyunca Batı'ya doğru yayıldı. Selçuklular'la birlikte Anadolu'ya geldi. Osmanlı Devleti'nin kurulmasından sonra lale hayatın her safhasını süslemeye devam etti. Padişahların kaftanlarında, gömleklerinde, askerlerin miğferlerinde, at başlıklarında lale motifleri kullanıldı. Lale yalnız bahçeleri değil Osmanlı sanatının her türünü süsledi. Çinileriyle ünlü Rüstem Paşa Camii'nde 40'tan fazla lale motifi kullanılmıştı.

1453'te fetihten sonra lalenin yeni gözde mekânı İstanbul'du. İstanbul'un her tarafında padişahlar için düzenlenmiş hasbahçeler vardı. Avrupa'da bahçe nedir bilinmezken padişahlar göz alıcı hasbahçelerde devlet işlerinin yorgunluğunu üzerlerinden atarlardı.

Laleyi pişirip yediler
1562'de lale Avrupa topraklarına çok ilginç bir şekilde ayakbastı. İstanbul'dan kumaş getiren bir gemi Anvers limanına yanaştığında şehrin tüccarlarından birine gelen kumaş balyaları arasında lale soğanları da vardı. Anversli tüccar, kumaşların yanındaki lale soğanlarını Osmanlı soğanı zannetti. Soğanların çoğunu kızartıp, zeytinyağı ve sirke dökerek yedi. Kalanlarını da bahçesindeki lahana ve kabakların yanına ekti. 1563'te bahar geldiğinde bahçedeki sebzelerin arasında göz alıcı laleler fışkırmıştı. Lale'nin ilginç hikâyesi Mike Dash'ın Lale Çılgınlığı isimli kitabı ve Kültür A.Ş'nin hazırlattığı "Lale, Doğu'nun Işığı" isimli DVD'den teferruatlı olarak öğrenilebilir.
Laleyi Avusturya Elçisi Busbecq götürdü

Flaman kökenli Ogier Ghiselin de Busbecq, 1554-1555, 1555-1562 tarihlerinde Avusturya elçisi olarak Osmanlı ülkesinde bulundu. Viyana'ya dönerken yanında götürdüğü birçok bitkinin arasında lale soğanları da vardı. Busbecq, bu soğanları imparatorluk bahçeleri sorumlusu arkadaşı Carolus Clusius'e verip, Türkler'in yetiştirdiği laleleri ona anlattı. Clusius, Busbecq'in getirdiği soğanlarla Avusturya'da lale üretmeye başladı.

Clusius, Protestan'dı. Katolik baskısının artması üzerine 1593'te lale soğanlarını da yanına alarak Leiden'e gitti. Üniversitenin bahçesinde lale yetiştirdi. Bu dönemde Hollanda siyasi ve ekonomik olarak büyümekteydi. Doğu ticaretinden zenginleşen Hollandalılar lüks evlerini bahçelerle süslediler.

Lale çılgınlığı

17. yüzyılın ilk çeyreğinde Hollanda'yı lale çılgınlığı sardı. Nadir bulunan laleler inanılmaz fiyatlara satılıyordu. 1629'da bir lale Amsterdam'da bir malikânenin fiyatına 12 bin guldene satılınca herkesin gözü bu çiçeğe çevrildi. Fakir insanlar bile lale yetiştirmeye başladı. Yetiştirilen laleler satılınca, daha pahalı lale soğanlar alınıyor ve ticaret hayatın her tarafını sarıyordu.

1636 sonbaharında çılgınlık iyice hat safhaya vardı ve lale ticareti kumara dönüştü. Laleler, bar ve batakhanelerde kendisinin yerine kime ait olduğunu belirten kâğıtlarla alınıp satılıyor, bir lale bir günde 10 kez el değiştiriyordu. Bu yüzden sıradan laleler bile inanılmaz fiyatlara ulaştı. Laleler açtığında fiyatların inanılmaz yüksekliği yüzünden tüccarlarda laleyi alacak para yoktu. Hollandalılar, artık lale almak yerine satmaya başladılar. Fiyatlar bir haftada yüzde 95 düştü. Büyük paralar kazananların yanı sıra battıkları için Amsterdam kanallarına atlayarak intihar edenler bile oldu. 1637'de devlet bu duruma el koyarak yeni bir düzenleme yapıp, lale ticaretini daha küçük ölçekli ve kontrol edilebilir bir duruma getirdi.

Gül yapraklarının Hz. Muhammed'in terinden olduğuna inanırlar

Yıllar önce bir köşe yazarı, Fatih'in Hristiyan olduğunu iddia etmiş, buna delil olarak da minyatürlerinde İkinci Mehmed'in elinde gül olmasını göstermişti. Bizim köşe yazarlarımızın bir kısmı milletimizi tanımadıkları ve Müslümanlığı da bilmedikleri için gülün Peygamberimiz'in simgesi olduğundan da haberleri yoktur.

Avusturya Elçisi Busbecq, 16. yüzyılda Türkler'in gülde Hz. Muhammed'i gördüklerini şöyle anlatır: "Edirne'den geçerken nergis, sümbül ve lale gibi çiçekleri gördük. Bunların kış ortasında açmış olduğunu görmek bizi hayretler içinde bıraktı. Lalenin kokusu çok azdır ya da hiç yoktur. Fakat güzelliği ve renginin çeşitliliği insanı hayran bırakır. Türkler çiçeğe çok düşkündürler. Ayrıca gül yapraklarının da yere düşmesine hiç razı olmazlar. Bunların Hz. Muhammed'in terinden olduğuna inanırlar."

Türk mektupları

Kanunî Sultan Süleyman döneminde, 16. yüzyılın ortalarında Avusturya elçisi olarak İstanbul'a gelen Ogier Ghiselin de Busbecq, Flaman asıllı bir diplomattır. İstanbul'daki iki elçiliği 1562'ye kadar yaklaşık sekiz yıl sürdü. Busbecq, Alman İmparatorluğu ile Osmanlı Devleti arasındaki bozuk siyasî ilişkileri tekrar düzeltmek amacıyla gönderilmişti. Türkiye'ye geldiği sırada İran seferinde olan Kanunî ile görüşmek için Amasya'ya gitti. Hem bu seyahatinde, hem de İstanbul'da gördüklerini dostu Nikolaus Michault'ya yazdığı dört Latince mektupta anlattı. Sekiz yıl içinde, bir taraftan elçilik vazifesini yerine getirirken bir taraftan da bazı bitkilerle, eski sikke ve özellikle nadir 200'den fazla elyazması kitabı götürmüştü.

Busbecq, İstanbul'u, Türkler'in örf ve âdetlerini, Osmanlı devlet ve ordu düzenini, saray hakkında gördüklerini, duyduklarını mektuplarında anlatır. Özellikle Şehzade Mustafa'nın öldürülmesi ve Şehzade Bâyezid vak'ası hakkında geniş malumat verir.

Latince olarak yazdığı mektupları günümüze kadar başta İngilizce olmak üzere birçok Batı diline çevrilmiş, Türkçe'ye ilk tercümesi 1939'da Hüseyin Cahit Yalçın tarafından "Türk Mektupları" adıyla yapılmıştır.
Lale Devri

Hollanda'da 17. yüzyıl başlarında yaşanan lale çılgınlığı yaklaşık bir asır sonra İstanbul'da canlanıp, bir döneme adını verdi. 1703'te Osmanlı tahtına çıkan Üçüncü Ahmed tam bir lale tutkunuydu. Hükümdarlığı döneminde lale ön plana çıktı. 1718-1730 yılları arasına bu yüzden "Lale Devri" denildi.

Lale fiyatları arttı

Lale Devri'nde süslü bahçeler ön plana çıktı. Bu devirde bahçecilikle ilgili bilgiler bir sır gibi saklanırdı. Bu dönemde lale hakkında birçok kitap yazıldı. Şairler, yeni ortaya çıkan laleleri methettiler. Lale yetiştirme bir hastalık haline gelmişti. Laleye talebin aşırı artması fiyatları da yükseltti. Bunun üzerine devlet lalelerin türlerine göre fiyatlarını belirledi.

Erhan Afyoncu
(Bugün, 22.06.2011)