3 Mayıs 2009 Pazar

1 Mayıs Katliamı


1
Mayıs Katliamı


1
Mayıslar yıllardır hep yönetenlerin korkusu
olmuştur. Osmanlı'dan beri sürekli olarak yasaklanmış,
emekçilerin alanlarda haklarını istemesi,
taleplerini haykırması engellenmeye çalışılmıştır.
77 yılının 1 Mayıs'ı bu politikanın en
vahşi bir şekilde uygulandığı gün olur


EMEĞİN
VE DAYANIŞMANIN GÜNÜ KANA BULANDI

   
1 Mayıslar yıllardır hep yönetenlerin korkusu
olmuştur. Osmanlı'dan beri sürekli olarak yasaklanmış,
emekçilerin alanlarda haklarını istemesi,
taleplerini haykırması engellenmeye çalışılmıştır.
77 yılının 1 Mayıs'ı bu politikanın en
vahşi bir şekilde uygulandığı gün olur.
1 Mayıs 77 katliamı halen bir çok yönleriyle
gizli tutulmaya çalışılmış, alanda
yüzbinlerin üzerine sıkılan kurşunları
sıkan eller halen ortaya çıkarılmamıştır.
Denilebilir ki; bu katliam konusunda devletin ve yargı
organlarının ciddi hiçbir soruşturması
olmamıştır. Açılan davalar, mahkemeler
adeta katliamı aklama misyonu görmüştür.
Halen kitleyi kimlerin taradığı, nereden emir
aldıkları ortaya çıkmış değildir.


 
  Provokasyon ortamı günler öncesinden
hazırlanıyor! Ülkemiz solunun bilinen hastalıkları
bu yıllarda ön plandadır. Reformist-revizyonist
kesimler ile Çin yanlısı oportünist kesimler
arasında günler öncesinden başlayan tartışmalar
gergin bir ortamda sürmektedir. DİSK içinde etkin
olan revizyonistler "Maocu bozkurt" dedikleri grupları
alana almamak için duyurular yapmışlar, her yolu
deneyeceklerini ilan etmişlerdi. Buna karşın diğerleri
de aynı tavırla cevap vermiş ve "ne pahasına
olursa olsun gireceğiz" söylemleri ortalığı
kaplamıştı. Böyle bir ortam halk muhalefetini
geriletmek için fırsat kollayan devlet için
"bulunmaz nimettir". "1 Mayıs'da çatışma
çıkacak, ortalık kan gölüne dönecek"
"Sol"un sorumsuzca açıklamalarını
değerlendiren kontrgerilla da boş durmaz ve günler
önceden onlar da basın aracılığıyla
katliama zemin hazırlamaya, korku yaymaya başlarlar.
Çatışma çıkacağı, kan
döküleceği haberleri her tarafa yayılır.
Devlet yapacağı katliamın bir yandan zeminini
hazırlarken diğer yandan da katliam sonrasında
yapacağı açıklamanın da gerekçesi
hazırlanmış oluyordu; "Biz söylemiştik,
solcular kendi aralarında çatıştılar..."
500 bin emekçi Taksim alanında Tarihin en kitlesel 1
Mayıs'ı yaşanmaktadır. Taksim meydanı
bayraklar, pankartlarla, emekçilerin sloganlarıyla
görkemli bir havadadır. Hiç kimse birazdan
patlayacak silahlardan haberdar değildir. Halk ve devrimciler
kaynaşmış, devletin korktuğu başına
gelmiştir. Korku bu kitleselliktir. Sular idaresi binasından
sıkılan kurşunlar, "Beyaz Reno" ölüm
saçıyor Mitingin dağılmaya başladığı
sırada birden Sular idaresinin bulunduğu taraftan silah
sesleri gelmeye başladı. Kitlenin üzerine ateş
açılmaktadır. Kitlede panik başladı,
sağa-sola kaçışmalar, birbirini ezenler...
Ayakkabılarının tabanı delik işçi,
ellerinde taleplerini yazdıkları dövizlerle alanı
renk cümbüşüne döndüren kadınlar,
nasırlı elleriyle şalterleri indirip alana koşanlar,
devletin kölesi olarak görülmeye isyan eden memurlar,
dersliklerinden çıkıp gelen, ülkemizin bağımsız
ve demokratik olmasını istiyoruz diyen öğrenciler...
hepsi kan içindedir. Taksim alanı yerlerde yatan
insanlarla doludur artık. Daha bir dakika önce halaylar
çeken eller yumruklaşmış donup kalmıştır
kaldırımlarda. Devletin istediği olmuştu. Polis
panzerleri hareket geçti. Bir yandan açılan ateşle
insanlar taranırken diğer yandan da panzerler emekçilerin
üzerine yürüdü. Tüm uyarılara rağmen
durmuyordu panzer, paletlerinden akan kanlarla emekçileri
ezmeye devam ediyordu. Bu sırada Gümüşsuyu
tarafından gelen bir "Beyaz Reno" kitlenin üzerine
ateş açmaya başladı. Binlerce polis vardı
alanda. Ve kitlenin üzerine ateş açan "Beyaz
reno" polislerin gözleri önünde kaybolup gitti.
Peşine düşen dahi olmamıştı. Bu "Beyaz
Renolar"ı daha sonra onlarca insanı kaçırırken,
kimisini öldürüp bir kenara atarken yine görecektik.
Bu "Beyaz Reno" tanıdıktı. Nerede halkın
hak alma mücadelesi varsa orada saldıranlar hep bu "Beyaz
Renolar"dan indiler. Her şey halkın gözleri
önünde oluyordu. Bir yandan polis panzerleri eziyor, diğer
yandan çatılardan ateş açılıyor ve
kontrgerillanın tetikçileri araçla tarayarak çekip
gidiyorlar. Geriye kalan ise 37 ölü. Bu reno'da kimler
vardı? Kimden emir almışlardı? Nasıl ortadan
kayboldular?... ve daha onlarca soru karanlıkta bırakıldı.
Ancak daha sonra katliamda yer alan ya da bir şekilde ilgili
olan kimi isimler telaffuz edildi. Bunlardan biri, bugün
milletvekili olan Orhan Kilercioğlu, diğeri ise asker
ailelerinin avukatlığını yapan ve o dönemde
MİT'de çalışan Necdet Küçüktaşkıner'di.
Ama bunlar hakkında ciddi bir şey yapılmadı.
"Yakaladım, polise teslim ettim..." 1 Mayıs günü
alanda görevli olan bir teğmen vardır; Abdullah Erim.
Kontrgerillanın yapacaklarından habersizdir. Sular
idaresinin üzerinden ateş açılmasından
sonra o tarafa yönelir ve ateş edenleri yakalar. Daha
sonraki yıllarda Milliyet gazetesi ile yaptığı
röportajda yaşananları anlatmaktadır: "ben
yakalayıp polise teslim ettim, sonra..." Devlet, kendi
katillerini elbette koruyacaktır. Ve öyle de olmuştur.
Katliam davası sonuçsuz Devlet her yaptığı
katliamdan sonra göstermelik davalar açtı, ama
bunların hiçbirinde de suçlular bulunamadı ya
da çok açıktan biliniyorsa, ödül
niteliğindeki cezalarla geçiştirildi. 1 Mayıs
katliamında da yaşanan farklı olmadı.
Soruşturmayı, 'İstanbul Cumhuriyet Savcılığı
Toplum Suçları Bürosu' yaptı. Yangından
mal kaçırırcasına yapılan soruşturma
sonucunda takipsizlik kararı verildi. Davanın
ilerletilmesinin önüne birçok engeller çıkartıldı.
Örneğin; kitleye ateş açılan sular idaresi
binasının üzerinde ellerinde uzun namlulu silahlar
bulunan sivillerin resimlerinin ve polisin telsiz konuşmalarının
kaydedildiği bant kayıtları incelenmek üzere
gönderildiği Adli Tıp'da "kaybolarak" bir
daha bulunamadı. Zamanın Adalet Bakanı Mehmet Can 1989
yılında şöyle diyordu: "1 Mayıs olayı
kapandı. O anlamda kapandı demek istemedim. Eski bir olay
unutuldu demek istedim. (...) Dosya falan yok. Öyle bir şey
bilmiyorum. Bir araştırma yapılıp yapılmadığını
da bilmiyorum." (Vatan Sağ Olsun sayfa: 83 Prof. Dr. Çetin
Yetkin Toplumsal Dönüşüm Yayınları)
Göstermelik olarak mahkeme önüne çıkarılan
sanıklardan yalnızca 17'si tutuklandı. İlk
duruşmada bunların çoğu serbest bırakıldı.
Bir iki duruşmadan sonra hiç tutuklu sanık kalmadı.
Olaydan 12 yıl sonra İstanbul 2. Ağır Ceza
Mahkemesi sanıkların bir bölümü için
beraat, bir bölümü için de haklarındaki
davanın zaman aşımı nedeniyle ortadan
kaldırılmasına karar verdi. Bugün halen
katillerin kimler olduğu sorusu cevaplanmış değildir.
Bilinen gerçek ise devlet tarafından planlandığıdır.
Neden 1 Mayıs katliamı


    Devlet
neden 1 Mayıs'da katliam yapmıştı? Bu sorunun
cevabını yıllardır devletin politikalarında
bulmak mümkündür. 1 Mayıs; emekçilerin
birlik, dayanışma ve mücadele günüdür.
Bu katliamdan sonra 1 Mayıslar, bu provokasyon bahane edilerek
yasaklandı, sürekli olarak halk, "kan dökülecek"
tehditleri ile korkutuldu, katılımı engellendi...
Devlet, 77'nin halk üzerindeki etkisinin geçtiğini
düşündüğünde ise yine yeni katliamlara
başvurdu. '89, '96 1 Mayısları bunun yaşanan
örnekleridir. Devletin kitle katliamlarında nasıl
sınır tanımadığı, onar, yüzer
nasıl katlettiği Taksim alanında bir kez daha görüldü.
Ancak bu son değildir devletin kitle katliamları ve katliam
politikası Maraş'da çok daha vahşi karşımıza
çıkacaktır.

http://belgeler.net/yakin-tarih/1-mayis-katliami.html