TÜRKİYE'DE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ
Sedenay Akgün
I. Demokrasi ve Siyasal
Partiler:
Demokrasi
halk egemenliğine dayanan bir yönetim biçimidir
Bir milletin mutlu ve huzurlu yaşamasını sağlayan
en gelişmiş rejimdir diyebiliriz. Demokratik rejimlerde
insanlara kendi düşüncelerini ifade etme özgürlüğü
sağlanır. İnsanlar seçimlerde oy kullanarak
memleketin yönetiminde rol oynayabilirler. Demokrasilerde birçok
farklı düşünceye yer verilir. Bu farklı
düşünce ve görüşe sahip olan insanlar
bir araya gelip teşkilatlanma hakkına da sahiptirler. İşte
bu aşamada karşımıza siyasal partiler
çıkmaktadır. Siyasal
partiler,’’bir program etrafında toplanmış,siyasal
iktidarı elde etmek ya da paylaşmak amacını
güden,sürekli bir örgüte sahip
kuruluşlardır.’’(1)Demokrasiyi gerçek
anlamda yaşatabilmek için siyasal partilere ihtiyaç
vardır.
Atatürk,özgürlük
ve demokrasi aşığıydı. Ona göre’’Hürriyet
olmayan bir memlekette ölüm ve yok oluş vardır,her
gelişmenin ve kurtuluşun anası hürriyettir.’’Böyle
düşünen bir devlet adamının yönettiği
ülkede gerçekleştireceği ideal,demokrasidir.
Demokrasi ise milli egemenliğe dayalı ,bağımsız,modern
ve akılcı kurumların işlediği bir toplumda
sağlıklı biçimde kurulabilir.(2)Atatürk
bütün bunları bildiği için zaman zaman
demokratik ortamların oluşup oluşmadığını
anlamak üzere denemelerde bulunmuş,çok partili
hayata geçmek istemiştir.
II. Atatürk
Döneminde Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri
a)Siyasal partiye duyulan
ihtiyaç ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın
kuruluşu
Birinci Büyük Millet
Meclisi’nde siyasal bir parti niteliğinde gruplar yoktu. O
zamanın şartlarında siyasal partilerin kurulması
söz konusu olamazdı. Çünkü tek amaç
vatanın kurtuluşunu sağlamaktı. Bu görevi
üstlenen,Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
öncülüğünde toplanan TBMM idi. Meclis
içindeki milletvekillerinin çoğu bu cemiyetin bir
üyesiydi ve Mustafa Kemal ile aynı görüşü
paylaşıyorlardı. Bazıları ise M. Kemal Paşa’
nın her yaptığını onaylamıyor,bazı
görüşlerine katılmıyorlardı. Bu nedenle
mecliste iki grup oluşmuştu. M. Kemal yanlılarına
birinci grup,bu grubun karşısında olanlara da ikinci
grup adı verildi. Saltanatın kaldırılması
meclis içinde ikinci grubu oluşturan milletvekillerinin
sayısının artmasına neden oldu. Çünkü
bu grup sadece vatanın kurtulmasını istiyordu. Olan
bitenden padişahı sorumlu tutmadıkları için
saltanatın kaldırılmasını olumlu
karşılamaları beklenemezdi. Atatürk yapacağı
şeyleri belli bir sistem içinde toplamak,hedeflerini
belirtip halkı aydınlatabilmek için bir siyasal
parti kurma gereğini duydu.1923 Nisanı’nda savaş
zamanı meclisi kendini feshettiği için yeni seçimler
yapılacaktı. Atatürk inkılapların
gerçekleştirilebilmesi için seçimlerde
birinci grupta olanların başarı kazanmasını
istiyordu. Hedeflerine ulaşabilmesi için siyasal bir
parti kurulması ve bu partinin başına da M. Kemal’in
geçmesi gerekti. Böylece yeni Türk devletinin ilk
siyasal partisi olan “Halk Fırkası’’kuruldu.(9
Ağustos 1923)Cumhuriyet ilan edilince partinin adı
“Cumhuriyet Halk Fırkası’’olarak
değiştirildi.
b)CHF’nin ilkeleri
ve yaptığı inkılaplar:
Atatürk
ve arkadaşları bir ulus devletin yaratılması
gerektiğine inanıyorlardı ve bunun için de iki
ilke önemliydi:Birincisi modernleşm ve laikleşme
,ikincisi halkçılık ve halkın egemenliği
.1924’ten itibaren,parti,Atatürk’ün
teşebbüsleri doğrultusunda,modernleşmeye doğru
önemli aşamalar kaydetti.Bunların ilki Halifeliğin
Kaldırılmasıydı.Sonra,meclisin egemenliğini
temel alan yeni bir anayasa oluşturuldu.Batılılaşma
hareketi eğitim,alfabede yenilik,batılı kıyafetlerin
kabulü,İsviçre medeni kanununun uyarlanması ve
diğer tercüme edilmiş
kanunların(İtalyan,Alman,İsviçre)kabulüyle
sürdü.Bunların temel hedefi İslami hukuğu
işlevsiz kılmaktı.Tanzimattan beri İslami ve
batılı hukuğun yan yana varolmasından kaynaklı
ikiliğin batıya ve laikliğe doğru kesin bir
tercihle yer değiştirmesi amaçlanmaktaydı.Asla
dine ya da bir kurum olarak İslama karşı
çıkmadılar.Anayasada Türk halkının
çoğunluğunun müslüman olduğu
belirtilmekteydi.Ancak milliyetçiliğin birleştirici
bilinç olarak dinin yerini alması beklenmekteydi.İkinci
ilke halkçılıktı.Atatürk ülkede
değişik sınıflar ya da toplumsal sınıflar
olduğuna inanmıyordu;parti herkesin çıkarlarını
birleştirmekteydi.Halkçılık tüm ülkeyi
birleştirmenin ve farklı sınıf çıkarlarına
meydan vermemenin yoluydu.(3)
c)İlk muhalefet parti:Terakki Perver Cumhuriyet
Fırkası
c.1)Kuruluşu ve Atatürk’ün tutumu:
Bütün
inklaplar CHF aracılığıyla gerçekleştirilmiş
ve halk tarafından benimsenmesi sağlanmıştır.Ancak
vatanın kurtuluşunda önemli rol oynayan bazı
komutanlar birbirini izleyen inklap hareketlerini benimsemekte güçlük
çekmişlerdir. Atatürk karşısında bu
grup,vatanın kurtulmasından sonra tekrar eski sisteme
dönmek istiyorlardı.Bu kişiler eski İttihatçılar
ile saltanat ve hilafet yanlıları tarafından da destek
görüyordu.Atatürk kendisine karşı bir
hareket olabileceğini düşünerek ordunun
siyasetten ayrılması için girişimlere
başlamıştır.İngilizlerle Musul sorunu hala
çözümlenememişti.Böylesine büyük
bir tehlikeyle karşı karşıyayken komutanların
siyasetle uğraşmaya kalkması hiç de akıl
karı bir iş değildi.Birçok komutan M.Kemal’in
bu isteğini yerine getirdi.Ancak Kazım Karabekir ve Ali
Fuat Paşalar görevlerini bırakıp siyaseti tercih
ettiler.Böylece meclise kabul edilmelerinde bir sakınca
kalmadı.Askerlikle ilişkisi kesilen bu iki paşaya daha
sonra Rauf(Orbay)Bey,Refet(Bele)Paşa ile Adnan(Adıvar)Bey
de katıldı.Cumhuriyet tarihinde ilk muhalefet partisi de
böylece Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası adıyla
kurulmuş oldu.(17Kasım1924)Atatürk TCF’ye karşı
başlangıçta çok uzlaşmacı bir tavır
sergiledi.Bu amaçla 21Kasım’da Fethi Bey’i
İsmet(İnönü)Paşa’nın yerine
başvekilliğe getirdi.M.Kemal çok partili hayata
geçiş taraftarıydı.Ancak TCF2ye pek
güvenmiyordu.Bu düşüncesinde haklı olduğunun
ortaya çıkması çok da uzun sürmedi.
c.2)Şeyh Sait İsyanı
c.2.1)İsyanı hazırlayan sebepler
Terakki
Perver Cumhuriyet Fırkası’nın (ilerici
cumhuriyet partisi)adı ile etkinliği birbirini
tutmuyordu.Bu parti ilerici ve cumhuriyetçi ise bu nitelikleri
taşıyan daha büyük bir parti dururken neden
kurulmuştu?Amaç kişiseldi.Gazi’nin bu eski
arkadaşları,iktidara gelmek istiyorlardı.Saltanatın
ve hilafetin kaldırılmasına henüz pek gönüllü
olmayan yığınların oyunu alabilmek için de
‘’Partimiz dini inançlara saygılıdır.’’parolasını
kullanıyorlardı.Oysa,kimse kimsenin dinsel inançalarına
karışmıyordu.(4)Doğrudan doğruya inklap
hareketlerine karşı kurulan bu parti en çok
İngilizlerin dikkatini çekti.Musul sorununu kendi lehine
çözmek isteyen İngilizler halkı kışkırtmak
için ellerinden geleni yapmışlar ve halk arasından
bazı kişileri kandırarak kendileri için Doğu
Anadolu’da ajan olarak kullanmışlardır.Özellikle
Doğu Anadolu halkı din konusunda büyük duyarlılık
göstermiş ve partiye karışan ajanların ‘’din
elden gidiyor’’söylentilerine inanıp isyanın
büyümesinde önemli rol oynamışlardır.
TCF’nin kurulmasıyla başlayan gelişmeler
hereyden önemlisi,yeni fırkanın Türk ulusçuluğuna
ters düşen bir programa sahip olması,Doğu ve
Güneydoğu’da bu fırkaya gösterilen yoğun
ilgi 13Şubat 1925’te Şeyh Sahit İsyanı’nın
patlak vermesiyle yeni bir boyut kazandı.(5)
c.2.2)İsyanın yayılması,bastırılması
ve Takrir-i Sükun Kanunu
İsyan
Piran’da başladı.İsyancılar kısa
sürede kuzeyde Erzurum,güneyde Diyarbakır önlerine
kadar gemeyi başardılar.4Mart 1925 günü Fethi Bey
gerekli önlemleri alamadığını gerekçe
göstererek başvekillikten ayrıldı.Yeni hükümeti
kurma görevi İsmet Paşaya verildi.İsmet
Paşa,Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa
ile birlikte isyanın bastırılması için
plan hazırladılar.Bu plan doğrultusunda bazı
karalar alındı.Alınan bu kararları şöyle
sıralamak mümkündür:
-Kısmi seferberlik ilan edildi.
-Hıyanet-i Vataniye Kanunu’na bir madde eklendi ve
Takrir-i Sükun Kanunu çıkarldı.Bu eklenen
madde,dinin siyasi gayelere alet etmede kullanılamayacağı
idi.Bu cemiyetleri kuranlarla bu cemiyete girenler,memleketi ve
cumhuriyeti tehlikeye düşürenlerin vatan hani
sayılacakları belirtiliyordu.Hükümete
gericilik,ayaklanma ve bozgunculuk hareketlerine karşı
istediği gibi müdahale etme yetkisi veriyordu.
-Birisi Ankara’da,diğeri Elazığ’daolmak
üzere iki İstiklal Mahkemesi kuruldu.Şeyh Sait ve
adamları yakalanarak bu mahkemede yargılanıp idam
edildiler.(6)
c.3)TCF’nin kapatılması:
Takrir-i Sükun Kanunu ile meclis iki yıl boyunca olağanüstü
yetkilerle donatılmıştı.Bu yetkiler 4Mart 1929’da
kaldırıldı.Bu yetkilere dayanarak Atatürk
yapmak istediği inklapları gerçekleştirdi.Böyle
bir ortam oluşmasaydı halk yeniliklere karşı
direnebilirdi.Ancak bu iki yıllık dönem içinde
500’ün üzerinde kişi İstiklal Mahkemeleri
tarafından ölüm cezasına çarptırıldı
ve halk tepki göstermeksizin reformları kabul etti.5Haziran
1925’te TCF kapatıldı.Partinin kurulması ve
sonrasında yaşanan olaylar çok partili hayata geçiş
için elverişli bir ortamın henüz oluşmadığını
göstermiş oldu.
Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası kapatıldıktan
bir yıl kadar sonra,partinin önderleri Atatürk’e
karşı düzenlenen ‘’İzmir Suikasti’’ne
karıştıkları gerekçesiyle İstiklal
Mahkemelerine verildiler.Fakat,mahkeme,Atatürk’ün
yakın arkadaşları tarafından kendisine karşı
girişilen siyasal eylemin bitişini de simgelemiş
oldu.Onların suçu,devrimlerin yapılış
hızını ve M.Kemal Atatürk’ün artan
gücünü eleştirmiş olmaktıBu suçlarını
Atatürk’ün ölümüne kadar etkin
siyasetin dışında bırakılarak ödediler.(7)
d)Bir başka çok parti denemesi:Serbest Cumhuriyet
Fırkası:
d.1)1929 Ekonomik Buhran ve SCF’nin kuruluşu
Ülke
İsmet(İnönü)Paşa’nın hükümeti
döneminde.1908’den bu yana ilk kez siyasi istikrar
kazanmıştı.Ancak bunların hiçbiri halkın
ekonomik durumunun düzelmesini sağlayamadı.
Hükümeti 1929’a kadar görece açık
bir pazarı sürdürmekle yükümlü kılan
Lozan Anlaşması’nın getirdiği kısıtlamalar
altında işleyen ekonomide durgunluk devam
etti.Ticari,,sınıflar,bu dönemi,ileride
kısıtlanacakları düşüncesiyle ithal
ürünleri biriktirmek için kullandılar.Sonuç
olarak Türkiye’nin ticaret açıkları;fiyatların
yükselmesine ve genel ekonomik hoşnutsuzluğa yol
açarak büyük bir artış gösterdi.Savaşın
yıprattığı ekonomiyi kurtarmak için
beklenen yabancı sermaye,Biritanya ve Birleşik Devletler
gibi sermaye ihraç eden ülkelerin Türkiye’nin
ekonomik gelişmesine fazla öncelik vermemeleri nedeniyle
gerçekleşmedi.1929’da Wall Street’in
iflası,Türkiiye’nin nerdeyse yegane ihraç
ürünü olan tarımsal ürünlerin fiyatında
keskin bir düşüşe yol açarak zaten kritik
olan durumu daha da ağırlaştırdı.(8)
Bu yıllarda önemli sıkıntılar doğdu.
Hükümetin denetlenmesi gerektiğine inanıldı
ve muhalefet bir partinin kurulmasına karar verildi. Kurulacak
bu yeni partinin sıkıntıları atlatmakta yararlı
olacağına inanılıyordu. Özellikle demokrasi
yanlısı Atatürk bu düşünceyi
destekleyen kişilerin başında gelmekteydi. Bu amaçla
dönemin Paris büyükelçisi Fethi Beyle konuşarak
bir parti kurmasını rica etti. Fethi Bey de Atatürk’ün
bu ricasını kırmayıp teklifini kabul etti. Ancak
Fethi Bey yeni bir kurmak için bir şart ileri sürmüştür.
CHF başkanı Atatürk’ten her iki fırka
arasında tarafsız kalmasını istedi. Bu isteğinin
nedeni ileride sadece hükümete değil,devlete de
muhalif duruma düşürülmesi ve belki de “hıyanet-i
vataniye” ile suçlanması ihtinalini ortadan
kaldırmaktı.Atatürk bu isteği olumlu karşıladı
ve böylece Serbest Cumhuriyet Fırkası resmen 12
Ağustos 1930’da kuruldu.
d.2)Kuruluşu sonrasında SCF’nin durumu:
SCF
gerek eleştirerek gerekse görüş bildirerek
CHF’nin eksiklerini ortaya çıkarmak amacıyla
kurulmuştur diyebiliriz. Yani demokrasi için değil
de CHF için faydalı olacağı düşünülerek
kurulması desteklenmiştir. Ancak evdeki hesap çarşıya
uymamış SCF zamanla gelişerek CHF’yi kötülemeye
hatta onun yerini almaya çalışınca Atatürk
bu partinin ileride kendileri için bir tehdit oluşturacağını
anlamıştır.
Mustafa Kemal Paşa,muhtemelen,Mecliste CHF icraatının
eleştirilmesini,hatta İsmet Paşa’nın da
biraz hırpalanmasını istiyordu.Buna izin
vermekte,kendi partisinin o sıradaki yöneticilerine
“onlarsız olunmaz”olmadıklarını
sezdirecek, dolayısıyla partisi içinde kendi gücünü
arttırmış olacaktı.Fakat SCF’nin
istediğinden daha hızlı ve daha ileri gitmesi
üzerine,bir ölçüde hizaya getirilmelerini
umduğu yöneticiler de dahil olduğu halde partisiyle
dayanışma göstermek gereğini erkenden
duymuştur.(9)
d.3)SCF’nin kapanışı:
Halk
SCF’nin çağrılarına büyük bir
coşkuyla karşılık vermiştir.Büyük
kalabalıklar Fethi Bey’i Anadolu’da gittiği her
yerde coşkuyla karşılamış ve rejime yönelik
bütün muhalefet Serbest Fırka’nın
çevresinde toplanmıştır.Fethi Bey’in
Eylül 1930’da İzmir’e gelişi sırasında
kitle gösterisi olmuştur.Bunları grevler ve küçük
işçi sınıfından gelen militanca bir
hareket izlemiştir.Halkın hiç beklemediği
tepkisiyle sarsılan M.Kemal,sadık muhalefeti 17 Kasım
1930’da dağıtarak iki partili siyasal hayata
deneyimine son vermiştir.(10)SCF ile TCF arasında bir
karşılaştırma yapılacak olursa aralarında
şöyle bir fark olduğu ortaya çıkacaktır:SCF
kendi kurucusu tarafından kapatılmış oysa ki TCF
çıkan isyan sonucunda zorla kapatılmıştır.
d.4)Menemen olayı:
SCF’nin
kapatılmasının ardından İzmir yakınlarındaki
Menemen’de bir isyan patlak verdi.(23 Aralık
1930)Nakşibendi tarikatına mensup olan Derviş Mehmet
“Din elden gitti,şeriat isteriz.” Şeklinde
propaganda yaparak halkı kışkırtmıştır.
Kandırdığı cahil insanlarla birlikte isyanı
başlatmıştır.Bu isyan İslam hukukunun ve
halifeliğin geri getirilmesi için başlatılmış
bir isyandır.İsyan amacına ulaşamamış
ve kısa sürede bastırılmıştır.Ancak
hem isyanı bastıran Türk ordusundan hem de isyancılar
arasından çok sayıda can kaybı
olmuştur.Özellikle olayı duyan ve Menemen'de yedek
subaylık yapan Kubilay adlı genç öğretmenin
başına gelenler insanlık dışıdır.Derviş
Mehmet ve adamları kendilerine müdahale etmek isteyen
Kubilay’ın üzerine saldırarak başını
kesip bu kesik başı bir sırığın üstüne
geçirerek sokak sokak dolaştırıp tabir-i caizse
shov yapmışlardır.Ordu kasabayı kuşatmış,
çevrede seferberlik ilan edilmiştir.Atatürk
Menemenlilerin bu davranışlarını doğrudan
doğruya Cumhuriyet’e yönelik görüyordu.Hemen
askeri mahkeme kurulmuş olaya karışanlar
yargılanmıştır.Hak ettikleri cezayı alan
gericiler hiç ummadıkları bir ders almış
yaptıkları yanına kalmamıştır.
İsyan,yüzyıllar
boyunca yurtta yalnız dini değil,siyasi ve sosyal yaşamın
da temelini oluşturmuş olan tarikatların,Meclisin bir
kalem darbesiyle ortadan kaldırılamadığını
göstermiştir.Bunlar,halkın içine işlemiş
oldukları için,yer atında hala yaşıyor,en
ufak bir kıvılcımla patlamaya hazır
bekliyorlardı.Çünkü M.Kemal’in dini
reformları yeni bir yaşama göreneği gibi
geliştirilmemiş;tepeden inme ve yapay bir şekilde
yerleştirilmişti.Halkın kendi adına yapılmış
olan devrimin gerçek anlamını kavrayabilmesi için
bir,hatta iki kuşak gelip geçmeliydi.(11)
e)Başka siyasal parti kurma girişimleri
e.1)Ahali Cumhuriyet Fırkası:
26
Eylül 1930’da Abdülkadir Kemali (Öğütçü)
Bey tarafından Adana’da kurulmuştur.Kuruluşundan
itibaren hükümet yanlısı basında parti ve
kurucusu olumlu karşılanmamıştır.Eski
prensiplerine sadık olup olmadığı konusunda
şüpheler oluşmuştur.Abdül Kadir Kemali
Bey,partiyi kurduğu gün program ve tüzüğünü
hükümet onaylatmış ve yayınlamıştır.Merhum
romancı Orhan Kemal’in babasıdır ancak onun gibi
ilerici bir siyasal görüşe sahip olduğunu
söylemek yanlış olur.Üç aydan kısa
bir süre boyunca faaliyette bulunmuştur.Maraş gibi
birkaç güney ilinde şube açmış
ancak hiçbir belediye seçiminde başarı
gösterememiştir.21 Aralık 1930’da Bakanlar
Kurulu kararıyla kapatılmıştır.
e.2)Türk
Cumhuriyet Amele ve Çiftçi Partisi:
29 Eylül 1930
günü,Edirne’de Mimar Kazım Tahsin Bey tarafından
kurulmaya çalışılmışsa da resmi
kayıtlara göre hükümetçe komünist
eğilimli olduğu iddia edilerek faaliyette bulunmasına
izin verilmemiştir.Partinin amacı sermayedarlara karşı
Türk işçi ve çiftçisini savunmak,bu
sınıfa da Türk toplumsal hayatında bir yer
sağlamaktır.Devrimlere bağlılığını
dile getirmiş ve Mustafa Kemal Paşa’nın yol
göstericiliğini benimsediklerini ifade etmişlerdir.CHF’ye
“özce de biçimce de yakındır.”
(12)1930 yılında bir başka girişim
II.Meşrutiyet Dönemi’nde Dr.Hasan Rıza’nın
kurduğu Sosyal Demokrat Fırkası’nı yeniden
diriltmeye çalışmasıdır.Aynı yıl
içersinde bunun dışında başka tasarımlar
d olmuştur.
e.3)Layık
Cumhuriyetçi İşçi ve Çiftiçi
Fırkası:
Sol
eğilimli maceraperest bir gazeteci olan Arif Oruç,İstanbul’da
SCF’nin kapanmasından altı ay sonra bir parti kurma
girişiminde bulunmuş ancak bir sonuç
alamamıştır.Sansasyon gazeteciliğiyle yaşadığı
dönemde ün salmıştır.Yayınladığı
bazı yazılardan dolayı hapis ve para cezası
almıştır.1931 tarihinde gazetesinde ayrıntılı
bir program ilan edip yeni bir parti kurma girişiminde
bulunmuştur.Ancak hükümet izin vermemiş ve Arif
Oruç da 19Ağustos 1931’den itibaren gazetesini
kapatmıştır.Laik Cumhuriyetçi İşçi
ve Çiftçi Fırkası sonuçsuz bir girişim
olarak kalmıştır.
f)Genel değerlendirme
1930
yılında Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın
kapanmasından sonra çok partili rejimin Türkiye için
uygun olmadığı anlaşılmıştır.Bu
görüşü destekleyenlerin sayısı giderek
artmış ve Tek partili sistem daha da güçlenmiştir.9Mayıs
1935’te CHP Büyük kurultayı toplanmıştır.Bu
kurultayda partinin otoriter ve totaliter niteliklerinin daha da
belirli bir hale geleceği açıkça
anlaşılmıştır.Atatürk 1936 Haziranında
aldığı bir kararla CHP’ye yeni bir hüvviyet
kazandırmıştır.Parti idaresi,Devlet idaresiyle
birleştirilmiş,devletle parti içiçe
girmiştir.Oluşan bu “yeni şekle göre
İçişleri Bakanları Genel İdare Kurulu’na
alınıyor,aynı zamanda partinin genel sekreteri
oluyorlardı.Valiler bulundukları ilin parti başkanlığını
da yapacaklardı. Genel müfettişler ise,mıntıkaları
içinde devlet işlerini olduğu gibi,parti faaliyet ve
teşkilatını da teftiş edeceklerdi.”(13)Atatürk’ün
ölümünden sonra 26Aralık 1938’de kurultay
olağanüstü toplanmış,parti genel
başkanlığına İsmet İnönü
seçilmiş ve Atatürk parti tüzüğünde
yapılan değişiklikle onu “değişmez
genel başkan”yapmıştır.II.Dünya Savaşı
çıktığında Türkiye rejim yönünden
işte bu aşamada bulunuyordu.
III.İkinci
Dünya Savaşı ve Sovyetler Birliğinin Çok
Partili Hayata Geçişimizdeki Etkileri
a)İkinci
Dünya Savaşı:
1Eylül
1939 günü Hitlerin Polonya’ya saldırısı
ile başlamış ve altı yıla yakın bir
süre içersinde tüm dünyayı etkisi altına
almayı başarmıştır.Türkiye savaş
başlamadan İngiltere ve Fransa ile işbirliği
yapma kararı almıştı.Savaş başladıktan
sonra da bu tutumunu değiştirmemiş ve Berlin Roma
mihverine karşı Batı ile kesin bir ittifak anlaşması
yapmıştır.Ancak savaşa girmemiştir.“Önce
‘harp dışı’ sonra ‘tarafsızlıkla’
ifade edilen bir politika ile savaşın sonuna kadar
gelmiştir.”(14)
Türkiye
savaşa fiilen katılmasa da savaşın yıkıntılarının
dışında kalmayı başaramamıştır.Ekonomik
ve endüstriyel gelişmeyi gereği kadar
gerçekleştirememiş olmamız sıkıntılarımızın
bir kat daha artmasına neden olmuştur.Ülkemize ihtiyaç
duyulan birçok madde dışarıdan getirtildiği
için savaş zamanı bu maddeleri temin etmekte
zorlanmıştır.Bunun sonucunda halk ana ihtiyaç
maddelerini dahi temin edemez olmuş;işsizlik,karaborsa,açlık
ve sefalet başgöstermiştir.Ölülerini
kefensiz gömenler bile olmuştur.Memleket işte bu
haldeydi.Tek partili idare yönetiminde zaaflar artmış,halkın
şikayetleri çoğalmaya başlamıştır.Bu
ortamda basın eleştiri yapıp hükümetin
icraatlarıyla ilgili görüş bildirememiştir.Öyle
ki vatandaşın polis tarafından hiçbir sebep
gösterilmeksizin tutuklandığı da olmuştur.Tüm
bunlara rağmen savaş sonunda ortak bir düşünceye
varılmış,hekes İnönü’nün
başarılı ve isabetli bir dış politika ile
ülkemizi savaşın dışında tuttuğu
konusunda hem fikir olmuştur.Dünya yakıp yıkılırken
Türkiye bu tahribattan etkilenmemiştir.Ancak savaşa
girmemiş olmamıza rağmen savaşa katılan
ülkelerde bile görülmeyen iktisadi sıkıntılar
yaşamışızdır.Bunun tek sorumlusu olarak tek
partili rejim gösterilmiştir.Bu aksaklığın
giderilmesi için de tek çözüm olarak çok
partili rejime geçilmesi gösterilmiştir.
b)Sovyet
Tehdidi:
II.Dünya
Savaşı’nın başladığı tarihe
kadar,Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki dostluk
bozulmamıştır.Ancak savaş karşısında
görüş ayrılıkları ortaya
çıkmıştır.Türkiye ikinci Dünya
Savaşı’nın çıkmasını
istemediği için daha savaş başlamadan İngiltere
ve Fransa’ya bağlanmıştır.Sovyet Rusya ise
Batılılarla uzun uzun görüşmüş,savaşın
çok yaklaştığı sırada Batılılarla
anlaşmaktan vazgeçip Almanya ile saldırmazlık
paktı imzalamıştır.Hitler de kendisi için
çok önemli olan Sovyet tarafsızlığını
garantiye aldıktan bir hafta sonra savaşı
açmıştır.Moskova bizden Batılılar’dan
ayrılıp kendisi gibi bir tarafsızlık politikası
izlememizi istemiş,bu amaçla baskı yapmaya
başlamıştır.Türkiye ise verdiği
karardan dönmeyip 1939 Ekiminde kesin ittifak anlaşmasını
imzalamıştır.Böylece Türk-Sovyet dostluğu
sona ermiş,Türkiye Sovyet Rusya’yı dikkatle
izlemeye başlamıştır.Türk-Sovyet ilişkileri
savaş içinde cephe durumlarına göre değişiklik
göstermiştir.Sovyet Rusya kendi güvenliği için
Türkiye ile belli bir dönem iyi geçinmeye
çalışmıştır.Ancak bu rahat dönem
1949 Ocağı’nda Sovyetlerin Stalingrat zaferinden
sonra yeniden değişiklik göstermiştir.Sovyetlerin
kendine güveni yeniden gelince Türkiye’ye savaşa
girmesi konusunda baskı yapmaya kaldığı yerden
devam etmiştir.Ankara, savaşa girmeyi kabul etmeyince
Türk-Sovyet ilişkileri yeniden soğumuştur.
İngiltere
Türkiye’yi dünyaya yeni düzenini verecek olan
Sanfransisko Konferansı’na davet etmiştir.Bu
konferans Türkiye için oldukça önemlidir.Türkiye
savaşa katılmamış olmasına rağmen galip
devletletle yeni düzenin kurulmasında rol oynayacaktı.Savaş
sonunda tek partili diktatörlük idareleri tüm dünyada
itibarını kaybetmiş,dünyayı büyük
felaketlere sürükleyenlerin tek partili devletler olduğu
ortaya çıkmıştır.İşte Türkiye
de Sanfransisko Konferansı bünyesinde toplanan demokratik
topluluğa katılırken tek partili otoriter ve totoliter
rejimi bırakıp çok partili hayata geçmeye
karar vermiştir.
IV.1945-1961
yılları arasında Türkiye’de Çok
Parti Bilmecesi
II.Dünya
Savaşı sonrasında bütün dünyada
demokrasi düşüncesi eskisinden daha çok kuvvet
kazanmıştır.1941’de Amerika ile İngiltere’nin
Atlantik Beyannamesi’ni yayınlamaları,savaş
sonrasında da 1945’te Birleşmiş Milletler
Teşkilatı’nı kurmak için girişilen
çalışmalar bizde de demokrasi isteğini
uyandırmıştır.Basın da demokratik sistemi
savunmuştur.Gerekli ortamın hazır olduğuna
inanılmıştır.Öncelikle 1945’te dönemin
tanınmış işadamlarından Nuri Demirdağ
Milli Kalkınma Partisi‘ni kurmuştur.7Ocak 1946’da
Celal Bayar,Fuad Köprülü,Refik Koraltan,Adnan Menderes
Demokrat Parti’yi kurmuşlardı.Birkaç ay içinde
de partilerin sayısı beklenmedik bir hızla artmaya
başlamıştır.Kurulan bu partiler içinde
sadece Demokrat Parti ve Fevzi Çakmak ile arkadaşlarının
kurduğu Millet Partisi’nin millet üzerinde etkileri
görülmüştür.
a)1946
Seçimleri:
Tek
partiden çok partili rejime geçiş,CHP’nin
kendi bünyesiyle de ilgili önemli kararlar almasını
gerekli kılmıştır.Bu nedenle 10Mayıs 1946
tarihinde CHP’nin II.Olağanüstü Kurultayı
Ankara’da toplanmıştır.Bu kurultayda alınan
kararlar sonucu CHP’nin programında ve tüzüğünde
önemli değişiklikler yapılmıştır.
Programın dördüncü maddesinde iki dereceli seçim
konusundaki hüküm kaldırılarak yerine
“milletvekilleri seçimlerinde tek dereceli seçim
taraftarıyız.” cümlesi konmuştur.Dernek
kurma hürriyetini kısıtlayan yirmi ikinci madde ise
tamamen kaldırılmıştır.Bu kurultayda CHP
parti tüzüğünde yapılan en önemli
değişikliklerden biri de “müstakil
grubun”mevcudiyetine son vermekle ilgiliydi.Çok partili
rejime geçişten sonra böyle bir grubun
faaliyetlerine ihtiyaç kalmıyordu.Parti tüzüğüyle
ilgili bir diğer önemli karar da “Değişmez
Genel Başkanlık”kurumunun ortadan
kaldırılmasıdır.(15)
1946’da
ilk defa birden çok partinin katıldığı tek
dereceli seçim yapılmıştır. Gerçekte
seçimi kazandığı halde hile ve baskı ile
Demokratik Parti Meclise sadece 65 milletvekili ile girmiştir.Daha
sonra seçim kanunun yenilenmesi yoluna gidilmiştir.16
Şubat 1950’de kabul edilen kanun gereğince 14 Mayıs
1950’de gizli oyla,serbest bir seçim yapılmıştır.”Seçim
sonunda,487 milletvekilliğinden 396’sını
Demokratik Parti,69’unu CHP,13’ünü Millet
Partisi,9’unu da bağımsızlar kazanmıştır.22
Mayıs 1950’de yeni Büyük Millet Meclisi 384 oyla
Cumhurbaşkanlığı’na Demokratlar’ın
adayı Celal Bayar’ı seçmiştir.İlk
Demokrat Parti hükümetini Adnan Menderes kurmuştur.”(16)
CHP’nin
yıkıcı muhalefeti yüzünden iç
politikada önemli sorunlar ve gerginlikler yaşayan
Demokratik Parti 1958 seçimlerini bir yıl öne almak
zorunda kalmıştır.Böylece seçimler 1957’de
yapılmış,seçimleri yine Demokrat Parti
kazanmıştır.Seçimlerin sonrasında da iç
politikada gerginlikler devam etmiş ve sonunda 27 Mayıs
ihtilali patlak vermiştir.İhtilal sonrasında Demokrat
Parti parlamento grubu,başbakan ve cumhurbaşkanı da
dahil olmak üzere tutuklanmıştır.Yargılanmaları
Yüksek Adalet Divanı tarafından gerçekleştirilmiş,bu
yargılama sonucu Başbakan Menderes,Dışişleri
Bakanı Zorlu ve Maliye Bakanı Polatkan idama mahkum
edilmiş,diğerleri müebbet hapse çevrilmiştir.
Demokrat
Parti mahkeme kararıyla fesh olduğu için bir sonraki
seçimlere katılamamıştır.Bu durumda
CHP,Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi,yeni kurulan
Yeni Türkiye Partisi ile Adalet Partisi seçime girmiştir.
b)1961
Seçimleri:
Yeni
seçimler nisbi temsil sistemine dayanarak 15 Ekim 1961’de
yapılmıştır. Ancak hiçbir parti bu sistem
içinde çoğunluk sağlamayı
başaramamıştır.Hem mecliste hem de yeni
anayasanın getirdiği senatoda CHP ile Adalet Partisi en çok
yer elde etmişlerdir.Budurum karşısında Batı
demokrasilerinde çok görülen partiler arası
“koalisyon” hükümeti kurma gereği ortaya
çıkmıştır.Cemal Gürseli cumhurbaşkanı
seçilmiş,hükümeti kurma görevi CHP genel
başkanı İsmet İnönü’ye
verilmiştir.İnönü ilk kabineyi CHP-AP koalisyonu
ile kurmuştur.Daha sonra CHP-YTP-CKMP üçlü
koalisyon kabinesi kurulmuştur.
V.SONUÇ
Görüldüğü
gibi tarihimiz boyunca yönetim biçimini demokrasiye
yaklaştırmak, ülkeyi tek partili otoriter ve totaliter
rejimden kurtarmak için büyük emek harcanmış
ancak bu girişimler çoğu zaman hayal kırıklığıyla
sonuçlanmıştır.Bu girişimlerin tam
anlamıyla amacına ulaştığını
söylemek doğru olmaz.Çok partili hayata geçiş
için bulunulan her girişim bir isyanı,ayaklanmayı
da beraberinde getirmiştir.Yine de zamanın şartlarına
göre bir değerlendirme yapılırsa o dönemde
çok partili hayata geçişte az bir yol
katedildiğini söylemek biraz insafsizca olur.Siyasal
yaşamımızın bugünkü halini almasında
geçmişteki girişimlerin büyük payı
vardır.Son olarak anlatılan olaylarla ilgili şu
analizleri yapmak mümkündür:
1)Yaşanılan
her ekonomik kriz sonrasında yeni bir parti arayışı
içersine girilmiştir.
-1929’daki
ekonomik buhran sonucu hükümeti eleştirecek bir
mekanizma olmadığı için,eksiklerin ortaya
çıkarılması amacıyla SCF’nin
kuruluşuna karar verilmiştir.Yine II.Dünya Savaşı
sırasında aksayan ticaret nedeniyle halk bazı ana
maddelerini temin etmekte güçlük çekmiş
ve ekonomik sıkıntı başlamıştır.Bunun
üzerine halk,savaşa katılmamış olmasına
rağmen bu denli zarar görmesinin faturasını yine
tek partili rejime kesmiştir.
-Çok yakın
bir zamanda yaşadığımız 3Kasım
seçimleri de buna örnek teşkil etmektedir.Halk son
üç yıldır yaşadığı ekonomik
sıkıntının tek sorumlusu olarak siyasileri
göstermiş,çareyi seçime gitmekte
bulmuştur.Geçmişte olduğu gibi yeni partiler
kurulmuş ve seçim yapılmıştır.
2)Hiçbir
partinin iktidarda kalma garantisi yoktur.
-Çok
partili hayata geçiş için uygun ortamın
olmadığı gerekçe gösterilerek 15 yıl
kadar bir süre boyunca CHP tek başına iktidar
olmuştur.Ancak bunun sıkıntısını
yaşayan halk ilk çok partili seçimde CHP’ye
“karşı” tavır almış ve Demokrat
Parti’yi desteklemiştir.3 Kasım seçimlerinde
de halkımız ülkeyi içine düştüğü
ekonomik krizden bir türlü kurtaramayan hükümeti
oluşturan partileri saf dışı bırakıp
CHP ve AKP’ye destek vermiştir.
3)Politikada
her zaman menfaatler ön plandadır.
-1961
seçimlerinden sonra hiçbir parti çoğunluk
sağlayamayınca CHP ve Adalet Partisi koalisyon hükümeti
kurmuşlardır.Bugün de her ne kadar koalisyon hükümeti
kurulmamış olsa da mecliste farklı siyasi görüşe
sahip iki parti yani CHP ve AKP yer almaktadır.
4)Tarih
“hakikaten” de tekerrürden ibarettir.Yaşanan
tüm bu benzer olaylar başka hangi sözle açıklanabilir
ki?
DİPNOTLAR:
(1)
Kapani,Münci,Politika
Bilimine Giriş(Ankara,Bilgi Yayınevi,Ekim 2000),s.74
(2)
Mumcu,Ahmet-Su,Mükerrem
K.,T.C.İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük
(İstanbul, Milli Eğitim Basımevi,2000),s.183-184
(3)
Ayata,Ayşe
Güneş,CHP(Örgüt ve İdeoloji),(Ankara,Gündoğan
Yayınları,Ağustos 1992),s.64-65
(4)
Mumcu,Ahmet-Su,Mükerrem
K.,T.C.İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük,(ist.,Milli
Eğitim Basımevi,2000),s.186
(5)
Ekinci,Necdet,II.Dünya
Savaşı’ndan Sonra Türkiye’de Çok
Partili Döneme Geçişte Dış
Etkenler(İstanbul,Kardak Uluslar arası Basın Yayın
Dağıtım,Ekim 1997)s.74
(6)
Serdarlar,Neriman-Çetinkanat,Fahriye,Türkiye
Cumhuriyet’nin 75.Yıl Dönümü Türkiye
Cumhuriyet Tarihi(Makale,Dışişleri Bakanlığı
Web Sayfası /www. mfa.gov.tr)
(7)
Kongar,Emre,21.Yüzyılda
Türkiye(İstanbul,Remzi Kitabevi,Kasım 1998),s.139
(8)
Ahmad,Feroz,Modern
Türkiye’nin Oluşumu (İstanbul,Kaynak
Yayınları,Aralık 1999)s.76
(9)
Tuncay,Mete,T.C.’nde
Tek Parti Yönetiminin Kurulması(1923-1931) (İstanbul,
Cem Yayınevi,1992)s.254
(10)
Ahmad,Feroz,Modern
Türkiye’nin Oluşumu(İst.,Kaynak Yayınları,Aralık
1999)s.77
(11)
Kinross,Lord,ATATÜRK/Bir
Milletin Yeniden Doğuşu(İstanbul,Altın Kitaplar
Yayınevi,Aralık 1994)s.526
(12)
Tuncay,Mete,T.C.’nde
Tek Parti Yönetiminin Kurulması(1923-1931),(İst.,Cem
Yayınevi,1992)s.276
(13)
Burçak,Rıfkı
Salim,Çok Partili Hayata Geçişimiz Üzerinde
II.Dünya Savaşı’nın Etkisi(Makale,Yeni
Türkiye/Türk Demokrasisi Özel Sayısı,Eylül-Ekim
1997, Yıl:3,Sayı:17)s.644
(14)
Burçak,Rıfkı
Salim,Çok Partili Hayata Geçişimiz Üzerinde
II.Dünya Savaşı’nın Etkisi(Makale,Yeni
Türkiye/Türk Demokrasisi Özel Sayısı,Eylül-Ekim
1997,Yıl:3 Sayı:17)s.645
(15)
Baydur,Mithat,CHP:Milli
Mücadele ve Kuruluş Dönemi (Makale,Türk Yurdu,
Ankara,Evren Yayıncılık,Ekim
1998,Cilt:18,Sayı:134)s.97
(16)
Yüksel,Orhan,Çok
Partili Çağa Giriş ve Demokrasi (Makale,Hayat Tarih
Mecmuası, İstanbul,Doğan Kardeş Matbaacılık
Sanayi A.Ş. Basımevi,Ekim 1973,Yıl:9, Cilt:2,
Sayı:9-10)
KAYNAKLAR
Kitaplar:
-
Doç. Dr. Ayşe
Güneş Ayata /CHP(Örgüt ve İdeoloji)
Gündoğan
Yaynıları,Ankara
Çevirenler:Belkıs
Tarhan,Nüvit Tarhan
Baskı,Cilt:Zirve
Ofset
Birinci Basım:Ağustos
1992
-
Dr. Necdet Ekinci /
II.Dünya Savaşı’ndan Sonra Çok Partili
Hayata Geçişte Dış
Etkenler
Toplumsal
Dönüşüm Yayınları:59
Doç.Dr.
Orhan Yavuz Dizisi:7
1.Baskı:Ekim
1997
Baskı:Zafer
Matbaası,Ekim 1997
Genel
Dağıtım:Kardak Uluslararası Basın Yayın
Dağıtım,İst.
-
Emre Kongar /21.Yüzyılda
Türkiye
Remzi Kitabevi A.Ş.,İst.
Büyük Fikir Kitapları
Dizisi :101
Birinci Basım:Mart,1998
On beşinci Basım:Kasım,1998
-
Mete Tuncay / T.C.’nde
Tek Parti Yönetimi’nin Kurulması(1923-1931)
Cem Yayınevi,İst.
Baskı:Doğan Ofset
Üçüncü
Basım:1992
-
Münci Kapani /
Politika Bilimine Giriş
Bilgi Yayınevi Ankara
Basım: Ekim 2000
-
Lord Kinross /ATATÜRK,Bir
Milletin Yeniden Doğuşu
Altın Kitaplar Yayınevi
İst.
Türkçesi: Necdet
Sonder
12.Basım:Aralık 1994
-
Feroz Ahmad /Modern
Türkiye’nin Oluşumu
Kaynak Yayınları İst.
Çeviren:Yavuz Alogan
2.Basım:Aralık 1999
Makaleler:
- Hamit
Ersoy /Türkiye’de Demokrasi Serüveni
Yeni Türkiye 18
Basım:Kasım-Aralık
1997
Yıl: 3 Sayı: 18
Sivil Toplum Özel Sayısı
- Rıfkı
Salim Burçak / Çok Partili Hayata Geçişimiz
Üzerinde II.Dünya Savaşı’nın
Etkisi
Yeni Türkiye 17
Basım:Eylül-Ekim 1997
Yıl: 3 Sayı:17
Türk Demokrasisi Özel
Sayısı
-
Mithat Baydur / CHP:Milli
Mücadele ve Kurtuluş Dönemi
Türk Yurdu
Basım: Ekim 1998
Cilt:18 Sayı:134
Baskı: Evren Yayıncılık
A.Ş. Ankara
-
Orhan Yüksel / Çok
Partili Çağa Giriş ve Demokrasi
Hayat Tarih Mecmuası
Basım: Ekim 1973
Yıl:9 Cilt:2
Sayı:9-10 Sıra
No:105-106
Baskı:Doğan Kardeş
Matbaacılık Sanayi A.Ş. Basımevi ,İst.
50.Yıl Özel Sayısı
-
Neriman Serdarlar- Fahriye
Çetinkanat (Türkiye Cumhuriyeti’nin 75.Yıl
Dönümü,Türkiye
Cumhuriyet Tarihi
Dışişleri Bakanlığı
web sayfası
www.mfa.gov.tr
http://us.geocities.com/begunay/z26.htm