3 Mayıs 2009 Pazar

Gertrude Bell


Soylu
bir İngiliz ailesinden gelen Bell, Oxford Üniver-sitesi'nde
tarih eğitimi aldıktan sonra Ortadoğu'ya sayısız
ziyaretler yaptı. Çok iyi Arapça, Farsça ve
Türkçe bilen Bell, bu ziyaretlerde kadınlığını
da kullanarak o zamanlar Osmanlı'nın kontrolünde olan
Kudüs'te, Suriye'de ve Irak'ta yerel halk ve tüccarlarla
güçlü dostluklar kurdu.





Pratik
zekası ve güçlü hafızasına, zamanını
ve geçmişi anlama becerisi de eklenince İngiltere'de
çok tanınan Ortadoğu uzmanlarından biri haline
geldi. Birinci Dünya Savaşı yaklaşırken
ingiliz hükümeti, bilgilerinden faydalanmak için onu
İngiliz istihbarat Servisi'nde davet etti. Bell, İngilizler'in
Irak'ı işgalinde ve yerel halkın onlarla birlik
olmasında kilit rol oynadı. Hizmetleri ülkesinde o
kadar takdir edildi ki Ortadoğu'yu yemden şekillendirmek
için Churchill tarafından 1921'de düzenlenen Kahire
Konferansı'na katılan tek kadın oydu.


Doğu'ya
ilk seyahat


Gertrude
Bell, 1868'de Durham'da zengin ve soylu bir ailede dünyaya
geldi. 15 yaşına kadar eğitimine ailesinin yaşadığı
büyük bir şatoda özel öğretmenlerle
devam etti. O tarihlerde hemen hemen tüm soylu genç
kızların yaptığı gibi iyi bir koca bulma
yansına girmedi. Ailesinin, özellikle de üvey
annesinin teşvikiyle 18 yaşında Oxford Üniversitesi
tarih bölümüne kayıt oldu. Okulu birincilikle
bitirdi. Arkeoloji ve eski medeniyetlere olan merakı nedeniyle
her zaman hayalini kurduğu yolculuğa çıkma
zamanı gelmişti. İlk yolculuğu İstanbul'a
oldu. Daha sonraki durak Tahran'dı. önemli bir aileden
geldiği için Tahran'da bir prenses gibi karşılandı.
Büyükelçilik rezidansını bir "ana
kamp" gibi kullanarak oradan Mısır'a, Ürdün'e,
Suriye'ye geziler yaptı. Hem dilini geliştirdi, hem de
arkeolojik yerlerin bulunmasında ve korunmasında yerel
yönetimlere büyük yardımı dokundu. Gittiği
yerlerde gördüklerim günlüklerine yazıyor ve
çizdiği haritaları İngiliz Kraliyet Coğrafya
Merkezi'ne gönderiyordu. 1913'te İngiltere'ye döndüğünde
artık herkes Gertrude Bell'i bir Ortadoğu uzmanı
olarak görüyordu.


M15'e
katılma


Birinci
Dünya Savaşı'nın başlamasına aylar kala
Osmanlı İmparatorluğu dağılma sinyalleri
verirken, İngilitere de diğer tüm Avrupa ülkeleri
gibi Ortadoğu'nun değerini anlamıştı.
İngiliz Hükümeti, Ortadoğu hakkında sayısız
konferanslar veren, kitaplar yazan Bell'in yardımını
istedi. Bölgeyi çok iyi tanıyor, yerel yöneticilerle
çok iyi anlaşıyor ve halkı çok iyi
anlıyordu. 1915'in Kasım ayında Gertrude Bell, İngiliz
İstihbaratına katıldı. Ortadoğu bölümünde
çalışmaya başlayan Bell için en büyük
mutluluk nihayet uzun zamandır hayalini kurduğu ortadoğuya
geri dönecek olmasıydı. Londra'dan kalkan gemiyle
Kahire'ye geldi. Teşkilatta artık "Queen of Desert
(Çöl Kraliçesi)" olarak tanınıyordu.
Orada 1911 yılında Karakeş'te bir kaç gün
bir araya geldiği genç bir arkeologla tanıştı.
T.E Lawrence adındaki genç arkeolog, daha sonraları
Arabistanlı Lawrence olarak anılacak ve Ortadoğu'daki
tüm dengelerini Osmanlı aleyhine bozacaktı.


Irak'ın
işgalinde baş roldeydi


Bell,
Kahire'de bir ofiste tüm gün çalışıyordu.
Bölgeyi o kadar iyi tanıyordu ki, çizdiği
haritalar, merkeze gönderdiği istihbarat bilgileri
İngilizler Irak'ı işgal ederken kilit rol oynadı.
İşgal, Bell'in çidiği haritalara ve su
kuyulannı tek tek gösterdiği planlara bakarak
gerçekleştirildi. İngilizler'in Basra'yı
işgalinden sonra Bell, orada bir ofise yerleşti. 1917'de de
Bağdat İngilizlerin eline düşünce, İngiliz
İstihbaratı'nın Ortadoğu sorumlusu oldu. Savaş
sona erdiğinde, Bell'in İngiltere için önemi
daha da arttı. Yeni Irak'ın sınırlarının
çizilmesinde en büyük söz sahibi ol oldu. Çoğu
günler kendini odasına kapatıp, haritaların
başında saatler geçiriyordu. 1919'da Paris'te
düzenlenen konferansta Bell'in ve birlikte çalıştığı
Arabistanlı Lawrence'ın fikirleri dikkate alındı.
Yeni sınırları çizilmiş Irak'ın ileri
gelenleri tarafından "El Hatun" olarak tanınıyordu.
Barıştan sonra tüm günü ülkenin ileri
gelenlerini, şeyhleri dinlemek ve fikirlerini paylaşmaktı.
Irak'ın gölgedeki lideri o olmuştu. Osmanlı
himayesinde yüzlerce yıl yaşadıktan sonra
İngiltere'nin himayesine giren Iraklıklar, El Hatun'a kendi
kendilerini yönetme zamanı geldiğim söyleyince
Irak'a bir lider arayışına girildi.


First
Leydi El Hatun


Nasıl,
Irak'ı Osmanlüar'dan alan Bell olduysa, Irak'a yöneticisi
de onun işiydi. Arabistanlı Lawrence'la bir araya gelerek
en iyi seçimin 1919'da Paris konferansında tanıştığı
Emir Faysal olduğu kararına vardılar. 1921'deki Kahire
Konferan-sı'nda Churchill'i de ikna ettiler. Ve Faysal, 23
Ağustos 1921'de İngiletere'nin himayesinde Irak Kralı
olarak taç giydi. Sıcak bir Ağustos ayında
yapılan törende baş konuk, Paris'teki lüks bir
butikten alınan beyaz bir kıyafet giymiş olan El
Hatun'du. Bando, İngiliz marşı olan "Tanrı
Kraliçe'yi korusun" marşını çalışıyordu.
Modayı yakından takip eden ve güzel kıyafetleriyle
sarayda dolaşan Bell, Faysal'ın en büyük
danışmanı olmuştu. Öyle ki bazı
davetlerde, Faysal'ın karısı ve çocukları
Mekke'de yaşadığından Irak'ın First Leydisi
olarak tanıtılıyordu. Geceleri Faysal ve Bell, uzun
yürüyüşlere çıkıyor ve birlikte
çok zaman geçiriyordu. Bunlarda haklarında aşk
dedikoduları çıkmasına neden oldu. Faysal,
Iraklılar arasında güç kazandığında
Bell için de gitme zamanı gelmişti. Osmanlı'nın
çöküşünde, İngilizler'in Ortadoğu
egemenliğinde söz sahibi olmasında en büyük
payı olan insanlardan biri, 1926 yılında bir avuç
dolusu uyku hapı içerek intihar etti. Neden intihar
ettiği ise hala büyük bir sır..