3 Mayıs 2009 Pazar

ALL THE KING'S MEN (KRALIN ADAMLARI) ve 1-5 NORFOLK ALAYI


ALL
THE KING'S MEN (KRALIN ADAMLARI) ve 1/5 NORFOLK ALAYI





1999
yılında İngiltere'de bir film yapıldı.
Filmin adı "All the King's Men" . Filmin öyküsü,
Çanakkale Savaşları sırasında 12 Ağustos
1915'de Gelibolu Yarımadası'nda Küçük
Anafartalar Bölgesi'nde Türklere karşı taarruza
geçen, ancak başarısızlığa uğrayıp
Türkler tarafından esir edilen ve de başlarından
kurşunlanıp öldürülen bununla birlikte,
yaralı olarak ele geçirilmiş oldukları halde
"fazla acı çekmesin diye !" Türkler
tarafından bir çiftlik evinde yakılan İngiliz
askerleri üzerine kurgulanmış.


Türkiye'de
bilinmeyen ama, İngiltere'de son birkaç yıldır
üzerinde durulan bu olay, İngiliz kuvvetlerinden 54.Tümen,
163.Tugay ve1/5 Norfolk Alayı'na mensup Sandringham Bölüğü'nden
askerlerin yaşamış olduğu iddia edilen doğruluğu
kesinlikle kanıtlanamamış bir olay.


İngiliz
yetkililere göre, I.Dünya Savaşı bitiminde
özellikle 1/5 Norfolk Alayı'nın askerlerinin kayıp
olduğunu ve Türklerden bu askerlerin akibeti konusunda
bilgi verilmesini istemişler. Ancak, Türk yetkililer bu
konuda bilgi verememişler. Nedeni ise, askerlerin yukarıda
bahsedilen şekilde öldürülmüş
olmalarıymış. Oysa, olayın seyri daha farklıdır.
12 Ağustos'ta Gelibolu Yarımadası'nda Küçük
Anafartalar Ovası'nda Türkler ve İtilaf kuvvetleri
arasında gelişen muharebede, İngilizlerin 163. Tugay'ı
birlikleriyle, Türklere karşı tarruza girişmişler
ancak, Türklerin kuvvetli top atışları ve keskin
nişancılar (snayper) karşısında İngilizler
büyük ölçüde zayiat vermişlerdir.


54.Tümen
komutanı General Inglefield, 1/5 Norfolk Alayı'nın
komutanı Yarbay Sir Horace Beauchamp, Sandringham Bölüğü'nün
komutanı ise Yüzbaşı Beck'dir. İngiliz
kuvvetlerine orada müdahele eden, Türk kuvvetlerinden 36.
Alay'dır. Alay Komutanı Binbaşı Münib
Bey'dir. Askeri kaynaklarda Binbaşı Münib Bey, o günkü
muharebeyi anlattığı Harp Ceridesi'nde İngiliz
taarruzunun başarısızlığa uğratıldığı
ve 35 esir aldıklarını ifade ediyor. Bu esirlerden
bazılarının ifadeleri de mevcuttur. Bunlardan biri
olan 3357 Sicil numaralı Er A.G.Brown (1/5 Norfolk Regt. 54 Div.
163 Brigade (East Anglian Division) yakalandıktan sonra Türk
komutanlara verdiği ifadesi şöyledir;


"10
Ağustos 1915'de Tuzla Göl civarında karaya çıktım.
İsmini bilemediğim bir tepeye hücumda tepenin ancak
eteğinde mecruh düşerek 12'de esir oldum. Kumandanın
ismi Engelfild ( Inglefield ) idi, fakat fırkanınkini
veyahud livanın kim olduğunu bilemiyorum. Ben ancak iki gün
Anafarta'da bulundu?um için hiçbir şeyden haberim
yoktur." Bu ifade, esir olan askerlerden birine ait. Bunun gibi
birkaç tane daha ifade var. Oysa, İngilizlerin iddiası
bütün hepsinin esir edildikten sonra kafalarından
kurşunlanarak öldürüldüğüdür.


Bu olayın doğruluğu henüz
kantılanamamış olsa da şunu vurgulamak gerekir
ki, 12 Ağustos'daki saldırıda Türkler, başarılı
bir şekilde İtilaf saldırısını
durdurmuşlardır. İngiliz kuvvetlerine Türk
sniperlerin müdahale etmiş olması ve savaş
alanında ölenlerin kafalarından yada başka
biryerlerinden yara alıp ölmeleri kaçınılmaz
görünüyor ki bazı İngiliz ordu mensupları
da yakın bir çatışmada bunun normal olduğunu
söyleyebiliyorlar. Bununla birlikte, savaş Atatürk'ün
dediği gibi "gerekli olmadıkça bir cinayettir"
ancak, İngilizlerin Gelibolu Yarımadası'na yaptıkları
saldırılara, Türklerin vatanlarını savunmak
için müdahale etmeleri de kaçınılmazdır.


Dolayısıyla, insanlar bu
yarımada üzerinde ayakta kalabilmek için canhıraş
bir mücadele vermişlerdir ve ortaya bir insanlık dramı
çıkmıştır. Norfolk Alayı'nın
yaşadığı iddia edilen bu olayın belki de bu
kadar üzerinde durulması, bu alaya dahil olan Sandringham
Bölüğü'nün Kral V.George'un
hizmetkarlarından oluşmuş olması ve bunların
Oglander'in kitabında anlattığı gibi
Inglefield'in hazır olmayan birlikleri, dikkatsizce gündüz
ve Türklerin çok iyi savunduğu bir bölgeyi
almakla görevlendirmesi ve toplara ve keskin nişancılara
karşı ölümüne göndermesi ve belki de bu
hatayı örtbas etmek için de Türklerin, İngiliz
askerlerini yakalayıp öldürdüklerini iddia etmiş
olmasıdır.


Türklerin
yakaladıkları esirlere kötü davrandığı
ve öldürdüğü yolundaki hikayeler sürekli
anlatılmıştır. İtilaf kuvvetlerindeki
askerlere komutanları belki de iyi savaşmalarını
sağlamak için olsa gerek "aman dikkat edin Türkler
sizi yakalarsa öldürür veya yer" gibi akıl
vermişlerdir. Oysa, bilinen bir gerçek var ki, Türkler
esirlerine her zaman iyi davranmışlardır. Askerleri
esir edip sonra da öldürmek ise genelde olmayan bir
davranışdır.


Özellikle
Çanakkale Muharebeleri'nde Türklerin tam bir centilmen
gibi savaştığını, İtilaf kuvvet
komutanları da dile getirmişlerdir. Türkler, hasta
veya yaralı bütün esirlerle ilgilenmişlerdir.
Örneğin arşiv kaynakları incelendiğinde diş
problemi gibi basit bir problem yaşayan esirlerin sağlığı
için emirle dişçi göndermek, Türk
komutanlarının sıkça rastlanan centilmenliğinin
bir göstergesidir. Acaba, İngiliz, Fransız ve Ruslar
da yakaladıkları esirlere böyle mi davranmışlardır?
Onlar tarafından yakalanan Türk esirler bunun tersini
söylüyorlar. Yapılacak araştırmalar, belki
çok daha fazla bilgi ve gelişmeyi ortaya koyacak ve
Çanakkale Muharebeleri ve yaşananları bir kez daha
gün ışığına çıkartacak ve
suçlamalara iyi bir cevap olacaktır.