Cumhuriyet
Döneminde Türkiye'de Komünist Faaliyetlerin Tarihi
Gelişimi
TKP’nin
gizli bir teşkilat olarak kuruluşu 1919’lardan
itibaren Dr. Şefik Hüsnü DEĞMER’in
faaliyetleriyle başlar. TKP nin kurulmasından önce
Türkiye gizli Komünist Fıkrası (TGKF)da 1920
yılında Dr. Şefik Hüsnü DEĞMER
tarafından kurulmuş. Kasım 1920 tarihinde yasal olarak
halk İştirakiyen Fıkrası olarak adını
değiştirmiştir.
1920-1960
DÖNEMİ
(1) Türkiye komünist Partisinin
kuruluşu (10 Eylül 1920)
10 Eylül 1920 tarihinde
Sovyetler Birliğinin, diğer ülkelerde Moskova güdümlü
Komünist partiler kurdurma taktiği gereği olarak,
Türkiye Komünist Partisi (TKP) kurulmuştur. Bu tarih
TKP nin resmi olarak kuruluş tarihidir.
TKP’nin gizli
bir teşkilat olarak kuruluşu 1919’lardan itibaren Dr.
Şefik Hüsnü DEĞMER’in faaliyetleriyle
başlar. TKP nin kurulmasından önce Türkiye gizli
Komünist Fıkrası (TGKF)da 1920 yılında Dr.
Şefik Hüsnü DEĞMER tarafından kurulmuş.
Kasım 1920 tarihinde yasal olarak halk İştirakiyen
Fıkrası olarak adını değiştirmiştir.
TKP nin amacı, kurtuluş savaşında oldu bitti
ye getirip Türkiye’de sosyalist bir idare oluşturmaktır.
Bu dönem sosyalistleri üzerinde Alman sosyal
demokratların da önemli etkisi olmuştur 1923 yılında
öldürülen Türkiye Sosyalist Fıkrası
lideri Hüseyin Hilmi (İştirakçi Hilmi)’den
sonra Türkiye’deki sosyalistler Dr. Şefik Hüsnü
DEĞMER’in etrafında toplanarak faaliyetlerine devam
etmeye başladılar.
Türkiye İşçi
ve Çiftçi Fıkrasının kurucusu olan
Ş.Hüsnü aynı zamanda TKP’ninde
1.sekreteridir. Türkiye’de Marksist-Leninist teorinin
yayılmasını amaçlayan Ş.Hüsnü
ihtilalci ajitasyon ve propagandaların da temellerini
atmıştır.
Fıkra üyeleri daha sonra
Türkiye Komünist Gençler Birliği Teşkilatını
kurmuşlar, ayrıca komünist fikirleri yaymak maksadıyla
Kurtuluş ve Aydınlık isimli yayın organlarını
kurmuşlardır.
Bu döneme ismini veren diğer
önemli sima ise Mustafa SUPHİ’dir. 1914 yılında
sadrazam Mahmut Paşa’ya yapılan suikast sonrası
“İftam” isimli gazetede yazdığı yazı
nedeniyle Sinop’a sürgün edilen M. SUPHİ 1945
yılında Rusya’ya kaçmıştır.
Burada sosyalist faaliyetlerine devam etmiş ve Stalin’den
destek görmüştür.
3.Enternasyonalin
1919 yılında yaptığı 1. kongreye Türk
delegesi olarak katılan M.SUPHİ 10 Eylül 1920
tarihinde Bakü’de Türkiye Komünist Partisi’ni
kurdu.
1921 yılında Mustafa Kemal ile görüşmek
ve yeni kurulacak Türk devletinin Marksist yapıda bir
devlet olmasını temin etmek maksadıyla 16 arkadaşı
ile birlikte Türkiye’ye gelen M. SUPHİ Erzurum’da
Marksist-Leninist propaganda yapmaya kalkışınca halk
tarafından yoğun tepki ile karşılaştı
ve arkadaşları ile beraber Trabzon’a kaçtı.
Deniz yolu ile Rusya’ya gitmek isterken motorlarının
batırılması sonucunda öldürüldü.
M.
SUPHİ’nin öldürülmesinden sonra TKP’nin
faaliyetlerini Dr. Şefik Hüsnü sürdürmeye
başlamış ve TKP’nin legal ve illegal yan
kuruluşlarını artırmaya çalışmıştır.
Türkiye İşçi Derneği ve Türkiye
Komünist Gençler Birliği bu dönemde
kurulmuştur.
TKP ve onun yan kuruluşu olan TKGB nin 1
Mayıs 1923 kutlamaları hazırlığında
iken dağıtılmak istenen bildirilerin yakalanması
üzerine İstanbul polisince TKP mensupları mahkemeye
çıkarılmış 18 kişi tutuklanmış,
6 Haziran 1923 tarihinde serbest bırakılmıştır.
Serbest kalan TKP mensupları yeniden Aydınlık dergisi
etrafında toplanarak hücreleşmeye başlamış
ve faaliyetlerini İstanbul dışına taşıyarak
Edirne’den Adana’ya kadar yaymaya başlamıştır.
1924
yılında Rusya'nın direktifiyle illegal olarak
toparlanan TKP, Ş.HÜSNÜ, H.KIVILCIMLI, N.HİKMET
gibi isimleri kullanılarak faaliyet yürütmek istedi.
Bu çalışmalar 1925 yılında çıkarılan
Takrir-i Sükun kanunuyla engellenmeye çalışıldı.
TKP’nin bazı mensupları yakalandı ve
yakalanacağını anlayan diğer teorisyenler
yurtdışına (Almanya) kaçarak TKP'nin yurtdışı
bürosunu oluşturdular.
1925 yılındaki bu
tutuklamalar esnasında yurt dışına kaçan
ve gıyaplarında mahkumiyet alan TKP yurt dışı
bürosu tarafından Vedat Nedim TÖR isimli parti
mensubuna mektup yazılarak TKP’nin yeniden faaliyetlerini
sürdürmesi istenmiştir.Vedat Nedim TÖR, Şevket
Süreyya AYDEMİR ve Hikmet KIVILCIMLI’nın da
aralarında bulunduğu grup tarafından yapılan
toplantıda Vedat Nedim TÖR genel sekreter seçilmiştir.
Bu
dönemde TKP liderliğine getirilen V.Nedim TÖR’ün
komintern kararlarına karşı çıkmasıyla
TKP'de bir bölünme yaşanmış ve yurda dönen
Ş.Hüsnü yakalanmıştır (1927). Bundan
sonra 1938 yılına kadar TKP kayda değer bir etkinlikte
bulunamamıştır. Bu arada Vedat Nedim TÖR, Şefik
Hüsnü’yü ihbar ettiği gerekçesiyle
TKP’den ihraç edilmiştir.Bunun üzerine
sinirlenen Vedat Nedim TÖR, TKP’nin bütün bilgi
ve belgelerini polise teslim etmiştir.
Dr. Şefik Hüsnü
DEĞMER 17 Nisan 1929’da tahliye olunca TKP’nin dış
bürosunun bulunduğu Berlin’e gitti. Ancak Almanya
hükümeti Dr. Ş. Hüsnü’nün
faaliyetlerinin Türk-Alman ilişkilerini sarsacağı
düşüncesiyle Dr. Şefik Hüsnü’yü
sınır dışı etti ve Şefik Hüsnü
buradan Paris’e giderek 1939’a kadar orada yaşadı.
1929-1930 tarihleri arası TKP nin başarısız
kaldığı, liderlik kavgası ve karışıklıkla
geçen bir dönemdir.
1939 yılından itibaren
TKP bu kez faaliyetlerini aydın kitleye ve üniversite
gençliğine yöneltti. Bu doğrultuda 1944 yılında
Mihri BELLİ önderliğinde İstanbul'da İlerici
Gençlik Birliği Teşkilatı kuruldu.Muhalifi olan
Zeki BAŞTİMAR ise Ankara’da Türkiyeli Gençler
Derneği’ni kurdu. Birden fazla gençlik
derneklerinin varlığı illegal TKP yöneticileri
olan Mihri BELLİ ile Zeki BAŞTİMAR arasındaki
mevcut fikir ayrılıklarına dayanmakta idi.
1946
yılında komünist faaliyetlerinden dolayı Rusya’ya
kaçan Zeki BAŞTİMAR, TKP’nin daha geniş
kitlelere hitap etmesi amacıyla Moskova’da Bizim Radyo’yu
kurmuş ve Türkçe yayın yaparak yurtiçine
yönelik propaganda çalışmaları yapmaya
başlamıştır. Bu radyoyu Mihri BELLİ’ye
karşı da kullanmıştır.
Bu tarihten sonra
kişisel sürtüşmeler iyice artmış,en
önemli eylemleri 1 Mayıslarda bildiri dağıtmak
olmuştur. 1951 yılında yapılan tutuklamalardan
sonra ölü döneme giren TKP 1956 yılında
Moskova ve Sofya’da bildiri dağıtarak ismini
duyurmaya çalışmış ayrıca 1958
yılında Berlin’de Türkiye Muhalefet Radyo
İstasyonu adıyla da propaganda yapmaya çalışmıştır.
TKP’nin bu ölü döneminde sol faaliyetlere
ait olarak en önemli olay Hikmet KIVILCIMLI tarafından
legal olarak 1954 yılında kurulan Vatan Partisi’dir.
Bu parti seçimlerde bir varlık gösterememiş ve
1958 yılında savcılık tarafından
kapatılmıştır.
(2)
Diğer Siyasi Partiler
(a) Türkiye Sosyalist Emekçi
ve Köylü Partisi(TSEKP)
(b) Türkiye Sosyalist
Partisi (TSP)
(c) Vatan Partisi
(d) Vatan Partisi
(Vp)
1960-1971 DÖNEMİ
(1) Dünyadaki
gelişmelerin Türkiye üzerinde etkileri
Bu
dönemdeki sosyalist faaliyetleri izah etmeden önce
dünyadaki gelişmeleri ve bunların Türkiye üzerine
olan etkileri üzerinde izahat verelim.
1960’tan sonra
dünya Komünist Partileri arasında Moskova Tezi ve
Pekin Tezi olmak üzere iki tez çatışma halinde
idi. Dünyadaki bu gelişme Türk solu içerisinde
de çatışma ve fikir ayrılıklarına
neden oluyordu. Türk solunun ayrılma nedenlerinin başında
gelen bu tezleri açıklamamız yararlı
olacaktır.
(a) Moskova Tezi: Çağdaş dünyanın
temel gelişmesi sosyalizm ile kapitalizm arasındadır.
(b)
Pekin Tezi: Çağdaş dünyanın temel
gelişmesi Milli Bağımsızlık hareketiyle
emperyalizm arasındadır.
Bu tezlerin Türkiye’deki
Sol Gruplar üzerinde etkileri stratejik olarak Milli Demokratik
Devrim Stratejisi ve Sosyalist Devrim Stratejisi şekilde
değerlendirilmiştir.
Milli Demokratik Devrim
Stratejisi’nin özü şu görüşleri
içermektedir. Türkiye’de devrim iki
aşamalıdır.Birincisi Milli Demokratik Devrim, ikincisi
Sosyalist Devrimdir. Bu iki devrim birbirini izler ve aralarında
Çin Setti yoktur.
İlk aşamada ülke öncelikle
ekonomik, politik ve askeri yönden bağımsız
olmalıdır. Öncelikle bunun mücadelesi
verilmelidir. Bu aşamada proletaryanın önderliği
altında bütün devrimci sınıfların
birleşik cephesi iktidarı ile sonuçlanarak MDD
gerçekleşecek, daha sonra Sosyalist Devrim
gerçekleştirilecektir.
Görülmektedir ki
“milli” ve “demokratik” gibi sempatik
kelimelerin arkasında gizlenmek istenen amaç proleterya
diktatörlüğü olmaktadır.
Bu teze Mihri
BELLİ ve grubu bağlı kalmıştır.
Sosyalist
Devrim Stratejisi; Demokratik devrimin tamamlandığı
kabul edilen koşullarda geçerlidir. Bu stratejide
sosyalist devrim ile kapitalist üretim tarzı ortadan
kaldırılarak işçi sınıfının
siyasi ve ekonomik hegemonyası altında kollektif düzene
geçiş esas alınır. Barışçıl
yöntemlerle de sosyalizmin kurulabilmesine imkan tanınır.
Ülkemizde bu stratejiyi benimseyenler (örneğin TKP ve
TİP) istiklal savaşını milli devrim, 1920’lerde
yapılan inkılapları demokratik devrim olarak kabul
edilmekte ve hepsine birden burjuva devrimi veya Kemalist burjuva
devrimi diyerek Türkiye’nin MDD aşamasını
tamamladığını iddia etmektedirler.
(2)
Türkiye’deki Gelişmeler
27 Mayıs'tan kısa
bir süre sonra yürürlüğe giren 1961
Anayasası ülkeye "geniş bir hürriyetler
ortamı” getirmiştir. Aşırı sol bundan
yararlanma yoluna gitmiş, bir yandan TKP yeniden güçlenme
çalışmaları sürdürürken diğer
yandan da yasal alanda TKP içerisinde faaliyet gösteren
kadroların öncülüğünde siyasi parti,
işçi sendikaları, öğrenci ve öğretmen
kuruluşları oluşturulmasına çaba
gösterilmiştir.
Bu çabalar sonucunda 1960-1970
döneminde;
a) Siyasi parti olarak TİP, (Türkiye
İşçi Partisi)
b) İşçi kuruluşu
olarak DİSK, (Devrimci İşçi Sendikalar
Konfederasyonu)
c) Öğrenci örgütü olarak
FKF (Fikir Klüpleri Federasyonu) ve daha sonra DEV-GENÇ
d) Öğretmen örgütü olarak TÖS,
(Türkiye Öğretmenler Sendikası)
e) Yine
öğretmen örgütü olarak TÖB-DER (Tüm
Öğretmenler, Birleşme ve Dayanışma Derneği)
Aşırı solun etkinliğindeki önemli yasal
örgütlerdir. Bütün bu örgütler, bir çok
yeni başka isimlerle ortaya çıkan grupların
kuluçka makinesi işlevini yerine getirmiştir. Pek
çok yasa dışı unsur bu kuruluşlar içine
sızarak faaliyetlerini sürdürme imkanı
bulmuşlardır.
Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF)
Bu federasyonun gençlik arasında çeşitli
şekillerde örgütlenmeleri 1950 lere rastlar.
Türkiye’de faaliyet gösteren örgütlerin
çoğu FKF’nundaki görüş
ayrılıklarının baş göstermesi
neticesinde ortaya çıkmıştır.
1954’te
kurulan Ankara Siyasal Bilgiler Fikir Kulübü (SBFFK) o
dönem kurulan belirgin anlamda ilk gençlik örgütüdür.
SBFFK’nın kuruluş amacı, iktidarı elinde
tutan Demokrat Parti’ ye tepki içeriyordu. DP’yi
tekelci burjuvaziyi temsil ettiği, CHP’yi ise sermayeyi
temsil ettiği düşüncesi ile eleştiriyordu.
İlk
fikir kulübü olan SBFFK; ülkenin ABD ile ilişkilerini
emperyalizm bağlısı olduğu varolan esaretin
toplumsal köleliğe gittiği iddialarıyla birtakım
eylemlere yönelmişlerdir (Bu dönemde yaptıkları
eylemlerden bazıları; 1956’da fakülte dekanının
görevden alınmasını protesto maksadıyla
gerçekleştirilen boykot, zaman zaman polisle çatışma,
Köy Enstitülerinin kapatılmasına karşı
eylem yaptıkları bu eylemlerle ismini duyurması
neticesinde 1963 yılında İstanbul’da ve daha
sonra değişik illerde de Fikir kulüpleri kurulmuştur.
Bu yayılmanın etkili olması neticesinde bütün
Fikir kulüpleri birleşerek Fikir Kulüpleri
Federasyonu’nu oluşturmuşlardır.
Fikir
Kulüpleri Federasyonu’nun yaygınlaşması
üzerine bu dönemde TİP’liler ve MDD’ciler
bunlara ilgi duymaya başlamışlardır.
1965-1968
yılları arasında FKF bir çok kanun dışı
eylem ve kampanyaya katılmıştır. FKF içinde
ve dışında başlayan bu gençlik hareketleri
TİP’in kontrolünden çıkmış,
1968 yılında Amerikan 6.Filonun tekrar İstanbul’a
gelmesi sırasında “Devrimci Öğrenci
Birliği” ve FKF militanlarınca çeşitli
gösteriler düzenlenmiş, Ankara Amerikan Haberler
Merkezine silahlı saldırıda bulunulmuştur.
Böylelikle öğrenci istekleri doğrultusunda
başlatılan ve Amerikan aleyhtarlığı
eylemleriyle geliştirilen hareketler ile gençlik yavaş
yavaş ideolojik eylemlerin içine itilmiştir.
1968’e
gelindiğinde FKF’de bölünmeler yaşanmaya
başlanmıştır. Yönetimdeki TİP
yanlıları(Doğu PERİNÇEK), muhalif
MDD’ciler (Mihri BELLİ ve Mahir ÇAYAN) tarafından
eylemsizlikle ve sağcılıkla suçlanıyordu.
10 Ekim 1969’da yapılan kongrede İki taraf arasında
meydana gelen tartışmalar sonucunda Doğu PERİNÇEK
ile beraber Aydınlık grubu FKF’den tasfiye edilmiş,
FKF ismi değiştirilerek Türkiye Devrimci Gençlik
Federasyonu (Kısaca DEV-GENÇ) denilmiştir.
Dev-Genç'in
amacı, 1 Ocak 1971 tarihli "Kurtuluş" adlı
yayın organında aynen şöyle
açıklanmıştır;
“Türkiye'nin
tek militan örgütü Dev-Genç'tir. Gençlik
hareketleri ve Dev-Genç'in mücadelesi, faaliyetleri
çerçevesi ile sınırlı değildir.
Bugün işçilerle köylüler devrimci bağlar
kurarak gözlerini kırpmadan ölüme gidiyor. Her
türlü mücadeleye hazır olmalıyız."
Dev-Genç'in görevleri ise şöyle
sıralanmıştır:
· Anti-emperyalist
gençlik hareketlerine öncülük etmek,
·
Devrimci mücadele için işçi, köylü,
gençlik birliği kurmak,
· Emperyalizm ve
burjuvaya karşı bütün devrimci güç ve
talebelerin devrimci birliğini sağlamak,
· Milli
Demokratik Devrim mücadelesinde, sosyalist gençliğin
düşünce ve eylemlerini geliştirmek.
Böylece
siyasi yaşamına TİP’in gençlik kuruluşu
olarak başlayan FKF kısa zamanda MDD’cilerin eline
geçmiş ve Mahir ÇAYAN grubunun etkinliği
başlamıştır.
Dev-Genç’in
yönetimini tamamen Mahir ÇAYAN grubuna kaptıran
Deniz GEZMİŞ ve arkadaşları Türk Halk
Kurtuluş Ordusu (THKO) nu kurarak (1970) silahlı eylemlere
başlamıştır. Bu sırada Mahir ÇAYAN ve
arkadaşları da Türk Halk Kurtuluş Partisi Cephesi
(THKP/C)de kurulmuştur (1971).
Aydınlık çevresi
ise ikiye ayrılarak Proleter Devrimci Aydınlık ve
Sosyalist Aydınlık grupları ortaya çıkmıştır.
Maocu Proleter Devrimci Aydınlık ise Türkiye İhtilalci
İşçi Köylü Partisini oluşumuna
yönelmiştir.
1971’DEN GÜNÜMÜZE
KADAR OLAN FAALİYETLER
FKF’nun bölünmesiyle
birlikte 1970’li yıllardan itibaren başka adlarla
ortaya çıkmış ve silahlı mücadelenin
esas olduğu görüşü hakim olmaya başlamıştır.
Dış mihrakların da teşvik ve talimatlarıyla
mahiyet değiştirerek daha etkili silahlı ve bombalı
saldırı, fidye için adam kaçırma ve
banka soygunu şeklinde terörist eylemlere dönüşmüştür.
1978
.yılı başlarında liderlik ve strateji
farklılıkları nedeniyle yeni illegal örgütler
ortaya çıkmıştır.
Bunlar;
·
1920'den beri varlığını sürdüren
Türkiye Komünist Partisi (TKP),
· Türkiye
Halk Kurtuluş Ordusu (THKO),
· Türkiye Halk
Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C),
· Türkiye
ihtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP),
·
TİİKP içinden 1972'de kopan Türkiye Komünist
Partisi-Marksist-Leninist (TKP-ML) şeklinde sıralanabilir.
Bu
beş odak etrafında üreyen Aşırı solcu
ve komünist örgütler zaman içinde sayıları
40'ı bulan bir örgütlenme görünümü
içerisine girmiştir.
Bu
Çalışma www.polisiye.com
Adlı Siteden Alınmıştır.