Aradan bunca süre geçse de, Menderes'in idamında bazı noktalar hâlâ karanlıktadır. Özellikle de idamından önce intihar ettiği bilgisinin sorgulanması zamanı geldi de geçiyor bile.
Yassıada yargılamalarından 15 idam cezası çıkmıştı. Ancak karar açıklandığında 15. isim, yani Başbakan Menderes salonda bulunmuyordu. Resmi açıklamaya göre hastaydı. Bir kibrit kutusunda biriktirdiği "Equanil" adlı uyku hapından 33 tane (2-3 tane de Nembutal hapı vardır) birden yutmuş ve komaya girmişti. Hemen müdahale eden doktorlar midesini yıkayarak onu "kurtarmışlar"dı. Ne için peki? Öldürmek için. Aydın Menderes yıllar sonra, gazetelerde babasının intihar haberini okuduklarında kurtulmasının mı, kurtulmamasının mı iyi olacağına ailece karar veremediklerini acı bir dille anlatmıştır.
Yarı baygın bir vaziyette yatağında yatan sabık Başvekil Adnan Menderes, Türk siyasetine güler yüzü getiren o hayat dolu adamın kaderi, iki ölüm şekli arasında bir yerlerde sallanıyordu.
Resmi tarihte intihar diye anlatılan "hap olayı" gerçek olmayabilir miydi?
Bu konuyu yıllar önce araştırmış bulunan Menderes'in avukatı Burhan Apaydın, çok çarpıcı verilere ulaşmıştı. Mesela Tümamiral Fuat Uzgören'in 2 Temmuz 1960 günü Yassıada Garnizon Komutanlığı'na yazdığı 'gizli' yazıda şu hayretengiz iddiaya yer veriliyordu:
"İstanbul Valiliği'nden alınan bir yazıda Adnan Menderes'in elinde bir Kur'an bulunduğu, bunu okuyamadığı, kendisini zehirlemek gibi bir maksat için kullanabileceği bildirilmekte ve bunun bir başkasıyla değiştirilmesi istenmektedirİ."
Menderes Kur'an'la kendisini zehirleyecek, öyle mi? Nasıl bir Kur'an imiş elindeki, bilmiyoruz. Kur'an bir insanı nasıl zehirler? İnsanın havsalası duruyor bu iddia karşısında.
Ancak Apaydın'a göre darbecilerin bu manasız gerekçeyle dillerine doladıkları zehirleme, idamından üç gün önce gerçekleşmiş olabilir. 6 imzalı bir heyet raporunda doktorlar, Menderes'in hastalandığı haberiyle adaya gelip hastayı muayene ettiklerini ve bir gece önce hastaya "görülen lüzum üzerine" Luminalsodik iğnesi yapıldığını yazmaktadırlar.
Bu iğnenin nasıl yapıldığı henüz anlaşılabilmiş değildir. Bir doktor tavsiyesi var mıdır? Yok. Yassıada'daki doktorlara haber verilmiş midir? Hayır.
Halbuki ada başhekimine haber verilmeden hiçbir tutukluya ilaç verilemeyeceği sıkı sıkıya tembihlenmiştir görevlilere. Raporu imzalayanlar da iğneyi yaptıklarını kabul etmediklerine göre peki kim yapmıştır bu iğneyi?
Avukat Apaydın, doktorlardan, bu iğneyi vurulan birisinin 12 saat boyunca deliksiz uyuyacağını öğrenmiştir. Nitekim Ada Komutanı Tarık Güryay da hatıralarında gece 04.30'da Menderes'in kapısının önünden geçerken nöbetçi ile konuştuğunu, nöbetçinin bir ara Başbakan'ın yatağından yere düştüğünü fark ettiğini, onu kucaklayarak yatağına taşırken baygın vaziyette olduğunu söylediğini yazmaktadır. Böylece Menderes'in intihar ettiği iddiasının bir yalan olduğu, aslında onun zehirlenerek öldürülmek istendiği açık hale geliyor ona göre.
Araştırmasını daha da ileriye götüren Apaydın, doktorların hastadan aldığı kanın Adli Tıp'ta incelendiğini öğreniyor ve bu defa raporun peşine düşüyor. Buluyor da. Hayret: Resmi raporda intiharda kullanıldığı söylenen "Equanil"in zerresine rastlanmıyor. İğnenin muhteviyatında bulunan "Asit barbiturique türevi bir madde"nin tespit edilmesi şüpheleri iyice kabartıyor. Böylece intihar tezi iyice zayıflıyor.
Güya Menderes, doktorların kendisine verdiği uyku haplarını içiyor gibi yapıp dilinin altında saklamış da, bir kibrit kutusunda biriktirmiş de, 36 adet hapı içerek intihar etmişti. Halbuki bu kadar hapı bütün uğraşmalarına rağmen bir kibrit kutusuna sığdırmayı başaramamıştır Apaydın. Üstelik de bu kibrit kutusunun, odası ve üstü her gün sıkı sıkıya aranan Menderes'in pantolonunun cebinde "Harbiye'den beri", yani tam 17 ay boyunca hiçbir aramada yakalanamamış olması da son derece tuhaf değil midir? Üstelik de odasında gece gündüz bir nöbetçinin beklediğini bilirsek durum muammaya döner.
Peki şuna ne diyeceksiniz: 36 adet hapı belli etmeden nasıl yutabilmiştir? Ve hangi suyla? Odasına verilen su miktarı belli. 3 hap için 1 bardak su içse, 12 bardak suya ihtiyaç duyacaktır. Peki durup dururken Menderes'in 12 bardak su içmesi dikkat çekmez miydi? 'Ne yapacaksın?' diye sorulmaz mıydı?
Şu soru haklı olarak akla gelebilir: Menderes zaten asılacak değil miydi? Neden öldürmek istesinler?
Doğru gibi görünmekle birlikte bu sorunun cevabı şudur: Muhtemel bir af kararına karşı darbecilerin bütün kinlerinin odağına oturttukları sabık Başvekil intihar süsü verilerek öldürülmek istenmiştir.
Peki 'Ölümü halinde Adli Tıp raporunda durum belli olmayacak mıydı?' diye merak edebilirsiniz. Hayır, zira "Asit barbiturique türevi madde", Menderes'e mutat olarak verilen "Nembutal" adlı haptaki maddeyle aynıdır! Bu iğnenin özellikle seçildiği anlaşılıyor.
Burhan Apaydın'ın iddiaları böyle. Bu konuyu bundan 20 yıl kadar önce Nazlı Ilıcak gündeme getirmiş ama bir sonuç çıkmamıştı. Bakarsınız günümüz hassasiyetleri ışığında konu aydınlığa kavuşturulur. Kim bilir?
Mustafa Armağan
(Zaman, 12.10.2010)
Yassıada yargılamalarından 15 idam cezası çıkmıştı. Ancak karar açıklandığında 15. isim, yani Başbakan Menderes salonda bulunmuyordu. Resmi açıklamaya göre hastaydı. Bir kibrit kutusunda biriktirdiği "Equanil" adlı uyku hapından 33 tane (2-3 tane de Nembutal hapı vardır) birden yutmuş ve komaya girmişti. Hemen müdahale eden doktorlar midesini yıkayarak onu "kurtarmışlar"dı. Ne için peki? Öldürmek için. Aydın Menderes yıllar sonra, gazetelerde babasının intihar haberini okuduklarında kurtulmasının mı, kurtulmamasının mı iyi olacağına ailece karar veremediklerini acı bir dille anlatmıştır.
Yarı baygın bir vaziyette yatağında yatan sabık Başvekil Adnan Menderes, Türk siyasetine güler yüzü getiren o hayat dolu adamın kaderi, iki ölüm şekli arasında bir yerlerde sallanıyordu.
Resmi tarihte intihar diye anlatılan "hap olayı" gerçek olmayabilir miydi?
Bu konuyu yıllar önce araştırmış bulunan Menderes'in avukatı Burhan Apaydın, çok çarpıcı verilere ulaşmıştı. Mesela Tümamiral Fuat Uzgören'in 2 Temmuz 1960 günü Yassıada Garnizon Komutanlığı'na yazdığı 'gizli' yazıda şu hayretengiz iddiaya yer veriliyordu:
"İstanbul Valiliği'nden alınan bir yazıda Adnan Menderes'in elinde bir Kur'an bulunduğu, bunu okuyamadığı, kendisini zehirlemek gibi bir maksat için kullanabileceği bildirilmekte ve bunun bir başkasıyla değiştirilmesi istenmektedirİ."
Menderes Kur'an'la kendisini zehirleyecek, öyle mi? Nasıl bir Kur'an imiş elindeki, bilmiyoruz. Kur'an bir insanı nasıl zehirler? İnsanın havsalası duruyor bu iddia karşısında.
Ancak Apaydın'a göre darbecilerin bu manasız gerekçeyle dillerine doladıkları zehirleme, idamından üç gün önce gerçekleşmiş olabilir. 6 imzalı bir heyet raporunda doktorlar, Menderes'in hastalandığı haberiyle adaya gelip hastayı muayene ettiklerini ve bir gece önce hastaya "görülen lüzum üzerine" Luminalsodik iğnesi yapıldığını yazmaktadırlar.
Bu iğnenin nasıl yapıldığı henüz anlaşılabilmiş değildir. Bir doktor tavsiyesi var mıdır? Yok. Yassıada'daki doktorlara haber verilmiş midir? Hayır.
Halbuki ada başhekimine haber verilmeden hiçbir tutukluya ilaç verilemeyeceği sıkı sıkıya tembihlenmiştir görevlilere. Raporu imzalayanlar da iğneyi yaptıklarını kabul etmediklerine göre peki kim yapmıştır bu iğneyi?
Avukat Apaydın, doktorlardan, bu iğneyi vurulan birisinin 12 saat boyunca deliksiz uyuyacağını öğrenmiştir. Nitekim Ada Komutanı Tarık Güryay da hatıralarında gece 04.30'da Menderes'in kapısının önünden geçerken nöbetçi ile konuştuğunu, nöbetçinin bir ara Başbakan'ın yatağından yere düştüğünü fark ettiğini, onu kucaklayarak yatağına taşırken baygın vaziyette olduğunu söylediğini yazmaktadır. Böylece Menderes'in intihar ettiği iddiasının bir yalan olduğu, aslında onun zehirlenerek öldürülmek istendiği açık hale geliyor ona göre.
Araştırmasını daha da ileriye götüren Apaydın, doktorların hastadan aldığı kanın Adli Tıp'ta incelendiğini öğreniyor ve bu defa raporun peşine düşüyor. Buluyor da. Hayret: Resmi raporda intiharda kullanıldığı söylenen "Equanil"in zerresine rastlanmıyor. İğnenin muhteviyatında bulunan "Asit barbiturique türevi bir madde"nin tespit edilmesi şüpheleri iyice kabartıyor. Böylece intihar tezi iyice zayıflıyor.
Güya Menderes, doktorların kendisine verdiği uyku haplarını içiyor gibi yapıp dilinin altında saklamış da, bir kibrit kutusunda biriktirmiş de, 36 adet hapı içerek intihar etmişti. Halbuki bu kadar hapı bütün uğraşmalarına rağmen bir kibrit kutusuna sığdırmayı başaramamıştır Apaydın. Üstelik de bu kibrit kutusunun, odası ve üstü her gün sıkı sıkıya aranan Menderes'in pantolonunun cebinde "Harbiye'den beri", yani tam 17 ay boyunca hiçbir aramada yakalanamamış olması da son derece tuhaf değil midir? Üstelik de odasında gece gündüz bir nöbetçinin beklediğini bilirsek durum muammaya döner.
Peki şuna ne diyeceksiniz: 36 adet hapı belli etmeden nasıl yutabilmiştir? Ve hangi suyla? Odasına verilen su miktarı belli. 3 hap için 1 bardak su içse, 12 bardak suya ihtiyaç duyacaktır. Peki durup dururken Menderes'in 12 bardak su içmesi dikkat çekmez miydi? 'Ne yapacaksın?' diye sorulmaz mıydı?
Şu soru haklı olarak akla gelebilir: Menderes zaten asılacak değil miydi? Neden öldürmek istesinler?
Doğru gibi görünmekle birlikte bu sorunun cevabı şudur: Muhtemel bir af kararına karşı darbecilerin bütün kinlerinin odağına oturttukları sabık Başvekil intihar süsü verilerek öldürülmek istenmiştir.
Peki 'Ölümü halinde Adli Tıp raporunda durum belli olmayacak mıydı?' diye merak edebilirsiniz. Hayır, zira "Asit barbiturique türevi madde", Menderes'e mutat olarak verilen "Nembutal" adlı haptaki maddeyle aynıdır! Bu iğnenin özellikle seçildiği anlaşılıyor.
Burhan Apaydın'ın iddiaları böyle. Bu konuyu bundan 20 yıl kadar önce Nazlı Ilıcak gündeme getirmiş ama bir sonuç çıkmamıştı. Bakarsınız günümüz hassasiyetleri ışığında konu aydınlığa kavuşturulur. Kim bilir?
Mustafa Armağan
(Zaman, 12.10.2010)