19 Eylül 2010 Pazar

İlk anayasamızı Avrupalılar'ı memnun etmek için yapmıştık

134 yıldır anayasa tartışmamız bitmedi. İlk anayasamızı Avrupalılar'ı memnun etmek için hazırlamış ancak bir netice alamamıştık.

Anayasa değişikliği tartışmalarımız bir türlü bitmiyor. İlk anayasamızı 1876'da bir darbeden sonra yaparken amacımız, Avrupalılar'ı memnun etmekti. Ancak istediğimiz neticeyi alamamıştık.

DARBEYLE GELEN ANAYASA

Midhat ve Hüseyin Avni paşaların 1876'da hazırladıkları askeri bir darbeyle Sultan Abdülaziz tahttan indirilip, yerine Beşinci Murad çıkarıldı. Ancak tahta çıkarılan Beşinci Murad rahatsızlanınca yerine veliaht Şehzade Abdülhamid geçirildi.

Midhat Paşa, anayasal bir düzene geçildiği takdirde Avrupalı devletlerin müdahalelerinden kurtulacağımıza inanıyordu. Bir anayasa taslağı da hazırlamıştı. Ancak İkinci Abdülhamid, Midhat Paşa'nın hazırladığı Kanun-ı Cedit isimli taslak yerine Fransız Anayasası'nı çevirtip, Osmanlı sistemine uygun bazı değişiklikler yaptırtarak Kanun-ı Esasi isimli yeni bir anayasa taslağı oluşturttu.

Anayasayı hazırlamakla görevli Said Paşa'nın başkanlığındaki 28 kişilik "Cemiyet-i Mahsusa"nın hazırladığı metin Midhat Paşa'nın başkanlığındaki Meclis-i Vükelâ'da kesin şeklini aldıktan sonra İkinci Abdülhamid'in hatt-ı hümâyunu ile kabul edildi.

AVRUPALILAR ANAYASAMIZA İLTİFAT ETTİ

Kanun-ı Esasi son şeklini alıp padişah tarafından onaylandıktan sonra, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki gayrimüslimlerin durumunu görüşmek üzere Avrupa'nın büyük devletlerinin katılımıyla İstanbul'da toplanmış olan Tersane Konferansı'nın ilk oturumunda 101 pare top atışıyla Batılı dele­gelere ilan edildi. 23 Aralık 1876'da Kanun-ı Esasi'nin, yani anayasanın yürürlüğe girmesiyle Birinci Meşrutiyet devri başlamıştı. Fakat Batılı müdahale­leri önlemek amacıyla yapılan bu teşebbüs karşı tarafta Osmanlı lehine bir havanın doğmasını sağlamadı.

Anayasanın ilânı Avru­palılar'ın isteklerine karşı bir kalkan olarak düşünülmüştü. Ancak Avrupalı devletlerin amacı Osmanlı İmparatorluğu'nda daha fazla hürriyet ve demokrasinin olması değil kendi çıkarlarını koruyup geliştirmekti. Nitekim konferansın Başkanı Saffet Paşa Meşrutiyet'in ilânını delegelere kısa bir konuşma ile bildirirken, halka yeni haklar verildiğini bu yüzden toplantının bir manasının kalmadığı yönünde bir konuşma yaptığında Rus elçisi, buz gibi bir cevap vererek, gündeme geçilmesini söyledi.

Osmanlı devlet adamları Avrupalı devletlerin temsilcilerini Meşrutiyet'i ilân edip psikolojik açıdan sarsarak, imparatorlukta yaşayan Hristiyanlar'ın özgürlüğü hakkındaki isteklerine karşı direnmek için anayasayı kullanmayı düşünmüşlerdi. Avrupalılar'ın her istekleri karşısında Tersane Konferansı'na katılan Osmanlı delegeleri anayasayı gösterdiler. Ancak bir netice alamadıkları gibi sonunda Rusya ile 1877-1878 savaşına girmek zorunda kaldı.

TEPEDEN İNME ANAYASAYA HALK SAHİP ÇIKMADI

1876 Anayasası sistemli bir düşünce akımının sonucu olarak ve geniş halk kitlelerinin isteğiyle, yani toplumsal dinamizmle ortaya çıkmadı. İkinci Mahmud döneminden itibaren başlayan modernleşme sürecinde yetişen Midhat Paşa, Namık Kemal gibi bir grup insanın yapılan ıslahatları yeterli görmemeleri ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kurutuluşu için meşruti idarenin, yani meclis sisteminin getirilmesi yönünde uğraşmalarıyla 1876'da Birinci Meşrutiyet ilan edildi.Birinci Meşrutiyet'in doğuşundaki en önemli faktör, Avrupa'da öğrenim görmüş ve oradaki anayasal hareketleri inceleyen ve imparatorluğun geleceğini parlamenter sistemde gören Genç Osmanlılar hareketinin çabalarıydı. Ancak Meşrutiyet'i hazırlayan başka faktörler de vardı. 1831'den itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nda gazetelerin çıkmasıyla birçok fikir tartışılmaya ve aydın kesim arasında yayılmaya başlamıştı. İkinci Mahmud döneminde başlayan yeniden yapılanmanın bir sonucu olarak kurulan yeni müesseseler de Meşrutiyet fikrinin oluşmasına tesir etti. Meselâ, 1839'dan itibaren Tanzimat devrinde gayrimüslimlerin de katılımıyla oluşturulan taşra meclisleri, Meşrutiyet dönemi için bir hazırlık safhasını oluşturdu.

Meşrutiyet'in ilanı çeşitli vasıtalarla Osmanlı ülkesinin her tarafında duyuruldu. Bu durumdan memnun olanlar kadar, olmayanlar da vardı. Meşrutiyetin ilanına karşı çıkarak aleyhte risaleler yazanlar da oldu. 19. yüzyılda Türkiye'deki halk kitleleri parlamenter sistemi kavrayabilecek bir düşünce olgunluğuna erişmediği için ilk anayasa ve ilk meclise sahip çıkmadı.
Erhan Afyoncu
(Bugün, 04.04.2010)